VERGI CEZALARINA GENEL BAKIS

31.03.2016 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 4893 görüntülenme YAZDIR

Vergi cezalarina genel bakis

Dr. Bumin DOGRUSÖZ

 Dünya Gazetesi / 31.03.2016

 Suç ve cezalarin belirlenmesinde, ülkenin sosyal, kültürel yapisi, etik degerleri ve ekonomik hayatin gereksinmeleri göz önüne alinarak saptanan ceza siyaseti rol oynar. Ceza siyasetinin asli belirleyicisi yasa koyucu, cezalandirma yetkisini kullanirken toplumda hangi eylemlerin suç sayilacagi, bunun hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptirimi ile karsilanacagi, nelerin agirlastirici veya hafifletici sebep olarak kabul edilebilecegi konularinda takdir yetkisine sahiptir. 

Ancak yasa koyucu bu yetkisini kullanirken suç ve ceza arasindaki adil dengenin korunmasina, öngörülen cezanin cezalandirmada güdülen amaci gerçeklestirmeye elverisli ve ölçülü olmasina dikkat etmesi, belirlenen cezanin insanlik haysiyetine aykiri ve zalimane olmamasi gerekir. 

Cezalar ve ceza hükmü tasiyan kanunlarin bir bütün olarak degerlendirilmesi, suç olarak belirlenen fillere verilen cezalarin da bir uyum tasimasi gerekir. Bu açidan bakildiginda Vergi Usul Kanunu'nda (VUK) hürriyeti baglayici ceza ile cezalandirilan fillere verilen cezalar, toplumda gerçek suç olarak kabul edilen ve ceza kanununda sayilan fillere verilen cezalar karsisindaki dengesizlik göstermektedir. Vergi suçlari ve kabahatlerine uygulanan yaptirimlar, sadece diger kanunlarda yaptirimlanan fillerin cezalari karsisinda dengesiz degil, ayni zamanda kendi içerisinde de çelisiktir. 

Vergi Usul Kanunu'nda idari para cezasi yaptirimi uygulanabilmesi (usulsüzlük ve özel usulsüzlük hariç), 344. maddede vergi ziyainin olusmasi kosuluna baglanmistir. Vergi ziyai kavrami ise Kanunun 341. maddesinde kisaca “vergi mükelleflerinin veya sorumlularinin vergiye iliskin ödevlerini tam veya zamaninda yerine getirmemeleri dolayisiyla verginin geç veya eksik tahakkuk ettirilmesi” olarak tanimlanmistir. Yani bu maddeye göre bir mükellefe 344. madde uyarinca idari para cezasi verilebilmesi için, Hazine'nin vergi kaybinin olusmasi gerekir. Vergi kaybi yoksa, idari para cezasi da olmaz. 

Buna karsilik hürriyeti baglayici ceza ile cezalandirilan fillerin islenmesinde durum farklidir. 

Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesinin A fikrasinda, vergi kanunlarina göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter ve kayitlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu islemlerle ilgisi bulunmayan kisiler adina hesap açmak veya defterlere kaydi gereken hesap ve islemleri vergi matrahinin azalmasi sonucunu doguracak sekilde tamamen veya kismen baska defter, belge veya diger kayit ortamlarina kaydetmek, defter, kayit ve belgeleri tahrif etmek, gizlemek veya muhteviyati itibariyle yaniltici belge düzenlemek, bu tür belgeleri kullanmak suç olarak kabul edilmistir. 

359. maddenin (b) fikrasinda ise; defter, kayit ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine baska yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak veya belgelerin asil veya suretlerini tamamen veya kismen sahte olarak düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak filleri suç olarak kabul edilmistir. 

Dikkat edilirse 359. maddenin bu fikralarinda sayilan suçlarda, suçun olusumu bakimindan (çift defter tutmak hariç) “vergi ziyai” aranmamistir. Yani suçun unsurlari arasinda, hazine nezdinde vergi kaybi yaratmak yoktur. Bu düzenlemelere göre bir mükellef sahte belgeyi sahteligini bilmeden defterlerine kaydetse, ancak daha sonra bunu fark edip beyannamesini verirken bu giderini “kanunen kabul edilmeyen giderlere” alsa ve KDV’sini indirim konusu yapmasa dahi, vergi kaybina yol açmamakla birlikte, vergi suçlusu kabul edilerek hapis cezasi alabilecektir. 

Nitekim Yargitay anlayisi da bu yöndedir. Yerlesik içtihada göre, bu maddede yazili suçlar açisindan vergi ziyainin gerçeklesip gerçeklesmediginin arastirilmasina gerek yoktur. 

Idari para cezasi uygulanirken vergi kaybinin aranmasina karsilik, hürriyeti baglayici ceza verilirken vergi kaybinin aranmamasi, Kanununun kendi içerisinde tasidigi bir iç çeliski olarak karsimiza çikmaktadir. Bu çeliskiler uygulamada ceza ve vergi mahkemeleri arasindaki, olmasi gereken iliskiyi de koparmistir. Bu kopma sonucunda, kendisine üç kat idari para cezasi kesilenler ve haklarinda suç duyurusu yapilanlarin davalarinda, anlasilmasi mümkün olmayan sonuçlar olusmaya baslamistir. Örnegin idari para cezasi idari yargida iptal edilmekle birlikte ceza yargisinda mahkûm olanlar veya tam tersi, üç kat idari para cezasi kesinlesmekle birlikte ceza yargisinda beraat edenler giderek çogalmaktadir. 

Bu noktada haksizliklara yol açan bir diger noktada özellikle “kullanma” fillerinde “bilme” özel kastinin aranmamasidir. Açilan bir çok vergi ceza davasinda sanik mevkiine konulan yönetim kurulu üyelerinin, belgedeki kusuru bilme mevkiinde olmadiklari görülmektedir. Bu durumda bulunanlarin neticede beraat etmesi de, onlarin sanik mevkiine konulmasi ile zedelenen itibarlarini yerine getirmemektedir. Halen tartisilma ve gözden geçirilme asamasinda bulunan Vergi Usul Kanunu Tasari Taslagi'nda bu çeliski ve haksizliklarin giderilmesi inancindayim. Ancak maalesef taslak, halen yürürlükte bulunan Kanunun bu çeliskilerini ve yol açtigi haksiz uygulamalara yol açan yapisini aynen muhafaza 

Taslagin ceza düzenlemelerinin bu açidan da gözden geçirilmesi, daha iyi bir kanuna ulasma adina bence yerinde olacaktir.