Varlik barisindan önce vergi barisi
Dünya Gazetesi
/ 30.06.2016
Bugünkü
yazimda, yasama organina sevk edilmis bulunan 76 maddelik “Yatirim Ortaminin
Iyilestirilmesi Amaciyla Bazi Kanunlarda Degisiklik Yapilmasina Dair Kanun
Tasarisi”ni irdelemeye devam etmek istiyordum. Ancak herkesin 9 günlük tatile
hazirlandigi ve simdiden bayram havasina girdigi su günlerde, teknik bir
yaziyla kimseyi bu havadan çikartmak istemiyorum.
Bu gün
farkli bir konuyu ele alacagim. Acaba yurtdisi kaynaklara yönelik varlik
barisindan önce, bir vergi varisina ihtiyaç var mi sorusu üzerinde duracagim.
Her seyden
önce, bilançolar eskidi. Gerçegi göstermiyor. Enflasyonun tahribatina ugradi.
Enflasyon düzeltmesi uygulamasindan bu yana (son 10 yilda), Ziraat Bankasi
Kredi Politikalari Genel Müdür Yardimcisi Sayin M. Cengiz Gögebakan’in
gazetemizde yayimlanan bir çalismasinda da (DÜNYA, 30.1.2016) vurgulandigi
üzere, 2005 yili 100 kabul edilerekten, fiyat endeksindeki artis %205’e
ulasmistir. Söz konusu çalismaya göre ayni dönemde dolarin degerindeki artis
orani da yaklasik %230’dur.
Gelir ve
Vergi Usul Kanunu yenileme çalismalarinin da durmus olmasi sebebiyle, her
seyden önce Torba Kanun’a “enflasyon düzeltmesinin” eklenmesi gerekiyor.
Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan yillar için de yeniden degerleme
müessesesinin sisteme yeniden entegre edilmesi bence bir ihtiyaç.
Tabii
bilançolarin güncellenerek gerçege yaklastirilmasi ile birlikte stok/envanter
aflarinin da birlikte gelmesi gerekiyor.
Vergi
davalari yine çogalmis, ihtilaflar yargi mercilerinin önünde yigilmistir. Bu
ihtilaflarin sayisinin azaltilmasinda, mükellefler ile idarenin barismasinda
yarar vardir. Geçmisimizde bu konuda çok basarili uygulamalar yapilmis, belli
indirimlerle ve ödeme kolayliklari ile birçok gereksiz ihtilaf ortadan
kaldirilarak hem hazineye gelir temin edilmis hem de yarginin is yükü
azaltilmisti. Bu uygulamalarin tekrar edilmemesi için bir sebep olmadigi gibi,
ihtiyaç da vardir.
Uygulanan
vergi cezalarinda da haksizliklar vardir. Bu ihtiyaç özellikle hürriyeti
baglayici ceza ile yaptirimlanan fiiller için söz konusudur. Mükelleflerin
yüzeysel raporlarla, yeterli delillendirme yapilmaksizin, sadece atif yapilan
raporlarla, teblig edilmeyen teknik raporlarla sahte belge kullanmakla
suçlandiklari, kimsenin inkâr edemeyecegi bir gerçektir. Neticede bu
mükellefler yargilamalar sonucu beraat edecek olsalar bile haksiz suçlanmanin
ezikligini yasamaktadir. Bu mükelleflerle idarenin barismasi da
gerekmektedir.
Ceza
sistemimizin haksizliklar içerdigi, içsel çeliskileri bulundugu zaten
bilinmektedir. Vergi idaresi dahi zaman zaman ceza sistemini uygulamaya
geçirmekte zorlanmaktadir.
Ödeme
güçlügü dolayisiyla borcu birikenlerden, ödeme kolayligi bekleyenlerden hiç söz
etmiyorum bile. Vergi ve borç yükü, günümüzde özellikle küçük ve orta ölçekli
isletmeler için günümüzde büyük bir baski olusturmaktadir. Maliye Bakanligi
bile KDV için dahi tecil uygulamasini baslatarak mükelleflerin zor durumda
olduklarini bir anlamda kabul etmistir.
Geçmiste
yapilan ve yanlislari örten “matrah artirimi” haricinde, 2003 yilinda uygulanan
4811 sayili Kanunun af ve ödeme kolayliklari saglayan hükümlerine bence tekrar
ihtiyaç vardir. Matrah artirimini savunmuyorum, çünkü islemlerinden tereddütlü
olanlar her zaman için pismanlik müessesesinden yararlanarak tereddütlerini
giderebilirler.