Ücretlilerin vergilendirilmesinin esaslari

11.01.2010 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 4290 görüntülenme YAZDIR

Ücretlilerin vergilendirilmesinin esaslari
11 Ocak 2010, A.Bumin DOGRUSÖZ

5479 sayili yasanin 1. maddesiyle Gelir Vergisi Yasasi’nin 103. maddesinde yer alan Gelir Vergisi tarifesi degistirilerek ücretlilerde yüzde 15-20-25-30-35, diger Gelir Vergisi yükümlülerinde yüzde 20-25-30-35-40 olarak uygulanan ikili tarife, dört oranli tek tarife haline getirilmis, Gelir Vergisi’ne tabi tüm gelirlerin, yüzde 15-20-27-35 arasinda degisen oranlara göre vergilendirilecegi öngörülmüs, diger gelir unsurlariyla birlikte ücret gelirleri de dilim oranlari ve tutarlari degisen yeni tarifeye tabi tutulmustu. Söz konusu yasa ile getirilen yeni tarifede Gelir Vergisi’ne tabi gelirlerden, 40.000 liradan fazlasinin yüzde 35 oraninda vergilendirilecegi belirtilmisti. 
8 Ocak 2009 günlü Resmi Gazete’de yayimlanan E. 2006/95 K. 2009/144 sayi ve 15.10.2009 tarihli karari ile Anayasa Mahkemesi, 5479 sayili kanunun 1. maddesiyle degistirilen Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde yer alan “40.000 YTL’den fazlasinin 40.000 YTL’si için 9190 YTL” ifadesinden sonra gelen “…fazlasi yüzde 35 oraninda…” ibaresinin, “ücret gelirleri” yönünden anayasaya aykiri olduguna ve iptaline karar verdi. 
Aslinda bu kararin sonucunun 15 Ekim’de açiklanmis olmasi dolayisiyla bir sürpriz etkisi yaratmadi. Ancak yayimlanan kararin, yayimini izleyen 6. ayin sonunda yürürlüge girecek olmasina karsin -daha önce yazdigim gerekçelerle- bu konuda ihtirazi kayda dayanarak açilmis ve açilacak pek çok davayi hemen etkileyecegi açiktir. Bu nedenle biz de dava açmis veya açacak olanlarin dilekçelerine katki olmasi amaciyla Anayasa Mahkemesi’nin oybirligi ile verdigi bu kararin gerekçesini asagida özetleyelim istedik. Bu karar bundan sonra yapilacak düzenlemelere de isik tutacagindan, ileriye dönük ayri bir önem de tasimaktadir. 
“Çagdas devlet anlayisi sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallariyla anayasanin özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak isletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutlulugunun saglanmasini gerekli kilar. Hukuk devletinde, vergilendirmenin temel ilkelerinin gözetilmesi, vergilendirmeye iliskin yasalarda bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasi ve hukuk güvenliginin saglanmasi gerekir.
Anayasanin 73. maddesinin birinci ve ikinci fikralarinda ise ‘Herkes, kamu giderlerini karsilamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dagilimi, maliye politikasinin sosyal amacidir’ denilmistir.
Verginin mali güce göre alinmasi ve genelligi ilkeleriyle vergilendirmede esitlik ve adaletin gerçeklestirilmesi amaçlanmistir. Mali güç, ödeme gücünün kaynagi, dayanagi, nedeni ve varlik kosuludur. Yasa koyucunun vergilendirmede, kisilerin sahip oldugu ekonomik deger ile mali güçlerini göz önünde bulundurmasi gerekir. Mali güce göre vergilendirme, verginin, yükümlülerin ekonomik ve kisisel durumlarina göre alinmasidir. Bu ilke, ayni zamanda vergide esitlik ilkesinin uygulama araci olup, mali gücü fazla olanin mali gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir. Vergide esitlik ilkesi ise mali gücü ayni olanlardan ayni, farkli olanlardan ise farkli oranda vergi alinmasi esasina dayanir. Vergi teknigi, vergi adaletini yansitmadikça, maliye politikasinin sosyal amacini gerçeklestiremez. Mali güce göre vergilendirme, sosyal devletin vergi adaleti ile ilgili bir ilkesidir. 
Dava konusu kuralin da yer aldigi yeni Gelir Vergisi tarifesi ile önceki tarife karsilastirildiginda, yeni tarifenin ilk üç dilimine giren ücretlinin vergi tutari önceki tarifeye göre daha düsük iken, yüzde+35 vergi oranli dördüncü dilimine giren ücretlinin vergi tutarinin öncekine göre daha yüksek oldugu görülmektedir. Karsilastirma, ücretliler ile ücret disi gelir elde eden diger yükümlüler arasinda yapildiginda, bu dilimde ücretlilerin üzerindeki yükün diger Gelir Vergisi yükümlülerine göre yükseldigi, yeni tarife ile ücretlilerin vergi yükü artirilirken diger Gelir Vergisi yükümlülerinin yükünün azaldigi ortaya çikmaktadir. Yeni tarifenin dördüncü dilimine giren ve ayni geliri elde eden yükümlülerin vergi yükü, ücret disi gelir sahiplerinin lehine degisirken ücretlinin aleyhine degismis ve mali güce göre vergilendirme ilkesine aykiri olarak agirlastirilmistir. Ücret geliri elde edenlerin mali gücü ile gelirin niteligi ve kisisel durum arasinda baglanti kurulmamistir. Yasa koyucu vergi oranlarini belirlerken ücret geliri elde eden yükümlülerin ekonomik ve kisisel durumunu göz önüne alacak bir sistem getirmemistir. 
Oran, verginin asli unsurlarindan olup mali gücü etkileyen en önemli ölçütlerden biridir. Vergi orani ile vergiye tabi gelirin niteligi arasinda dogrudan baglanti vardir. Vergilendirmede farkli nitelikteki gelirlerin ayri vergilendirme yöntem ve oranlarina tabi tutulmasi, vergi adaletinin saglanmasi için gereklidir. 
Yasa koyucu vergilendirme yetkisini kullanirken anayasal kurallara uymak zorundadir. Ücret gelirlerinin diger gelir unsurlarina göre salt emege dayali olarak elde edilen gelir niteliginde olmasi ve vergi baskisinin yüksekligi nedeniyle özellikle bu geliri elde edenlerin ekonomik durumlari ile vergi oranlari arasinda dogrudan bir baglantinin kurulmamasi ve ücretlilerden vergi alinirken mali gücün göz ardi edilmesi düsünülemez.
Anayasanin 73. maddesindeki ‘mali güç’ ilkesi ile 55. maddesindeki ‘adaletli bir ücret elde etme’ ilkesi bir arada degerlendirildiginde, ücret gelirlerinin ücret disinda elde edilen gelirler ile ayni oranda vergiye tabi tutulmasi ve hiçbir önlem alinmadan ücrette azalmaya neden olacak sekilde yükseltilmesi, ‘adalet’ ilkesini de zedeler.”

11.01.2010 | Referans Gazetesi