Vergi Usul Kanunu Tasarisi (1)
SUÇLULUK KARINESI GELIYOR
DÜNYA GAZETESI / 12.01.2016
316 madde ve 7 geçici maddeden olusan taslak, pek çok yönden yürürlükteki
kanunun tekrari niteliginde. Ancak çok önemli degisiklikler de var. Diger
kanunlarda yer alan, ihbar ikramiyesi, mali tatil gibi bazi konular da kanuna
aktarilmis. Bazi degisiklikler ise, üzerinde çok tartisilacak nitelikte. Ancak
pesinen belirteyim, taslak da pek çok olumlu düzenleme olmasina karsilik
öncelikle elestirilebilecek düzenlemeleri aktaracagim ki, daha basarili bir taslaga
ulasilabilinsin. Yoksa taslagi tümüyle kötü bir düzenleme olarak nitelemek de
mümkün degil. Hadi, baslayalim.
Hukuk fakültelerinde ögrendigimiz “suçsuzluk karinesi”, Taslakta galiba
tersine dönmüs, “suçluluk karinesi” olmus. Taslagin 3. maddesi diyor ki, “vergi
kanunlarinin dolanilmasi, olmasi gereken vergi yükümlülügünün disinda kalinmasi
veya vergi yükümlülügünün lehe etki doguracak sekilde planlanmasi gibi
yöntemlerle vergiyi doguran olay veya bu muamelelerin gerçek mahiyetinin
gizlenmesi veya degistirilmesine yönelik muamelenin vergi yükümlülügüne etkisi
dikkate alinmaz.”
Artik bir sirket, gayrimenkulünü kismi bölünme ile disari çikarip, yeni
kurulan sirketin hisselerini de ortaklarina verir ve ortaklari da bu hisseleri
satarsa, artik yandi. Tapu harcindan ve KDV’den, hatta kurumlar vergisinden
kaçmak için vergi planlamasi yapmakla suçlanacak, vergi yükümlülügü disinda
kalmak için hareket etmekle rahatlikla elestirilebilecektir. Hatta bir sirket
gemisini bölünme ile bir baska sirkete ayni sermaye koysa ve sicile tescil
ettirse dahi bu elestiriden kurtulamayacaktir. Ahmet Bey, gayrimenkul satis
vaadi sözlesmesi ile satis yaparsa, tapu harcindan kaçmak için hareket etmekle
suçlanabilecektir. Kazançla ilgili vergiler ve tapu harçlari kendisinden istenebilecektir.
Üstelik muamelenin hukuken geçerli olmasi, bir sicile tescil edilmesi
(bölünme veya gemi örnegimizdeki gibi) ya da tapu örnegimizdeki gibi resmi
sekle tabi olmasi da sonucu degistiremeyecektir.
Iki basit örnek verdim. Yoksa, her seye “vergi planlamasi” demek, “vergi
yükümlülügü disinda kalmak için yapildi” elestirisi getirmek mümkündür.
Simdi diyeceksiniz ki, “ne var bunda, idare bu saiklerle hareket edildigini
ispat ederse, vergiyi tabii ki alsin”.
Ancak kazin ayagi öyle degil. Ispat yükü, iddia eden konumundaki
mükelleften alinip, elestirilen mükellefe veriliyor. Yani mükellef artik
dürüstlügünü ispata çalisacak. Diyor ki Taslak, “Vergiyi doguran olay ve bu
olaya iliskin muamelelerin gerçek mahiyeti ile bu maddedeki diger hükümlere
uygun olarak yapilan bir tespit veya tarhiyatin iktisadi, ticari ve teknik
icaplara uymadiginin veya olayin özelligine göre normal ve mutad olmadiginin
mükellef tarafindan iddia olunmasi hâlinde ispat külfeti kendisine aittir.”
Yani yukaridaki örneklerde artik idare mükellefin islemlerinin iktisadi,
ticari ve teknik icaplara aykiri oldugunu, peçelemeli oldugu ispat yükünü
tasimayacaktir. Idare tarhiyati yapacak, mükellef “bu maddedeki diger
hükümlere” (yukaridaki aktardigimiz hükme) uygun olarak yapilan tarhiyatin,
iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymadigini veya olayin özelligine göre
normal ve mutad oldugunu” ispatla yükümlü olacaktir.
Yürürlükteki kanuna göre; Bogazda 40 milyon liralik yalisi olan bir kisi,
bunu 33 milyon liraya satarsa, farkin açiktan alindigi savini ispat iddia edene
aittir. Çünkü bu olagan görülebilecek bir haldir. Satici nakde çok sikismis
olabilir, satici bu fiyati vadeli satarim düsüncesi ile belirlemesine karsilik
alici pesin ödeme önermis olabilir. Ancak satici bu yaliyi 8 milyon liraya
satarsa, burada durum farklidir. Halen yürürlükte olan kanuna göre, idare bu
durumun ekonomik icaplara aykiri oldugunu ileri sürerek ispat yükünü saticiya
çevirebilir ve bu durumda satici farki açiktan almadigini ispatla yükümlü
durumda kalabilir.
Oysa taslaga göre Idare sadece emsal satis bedelini tespit ettirip, buna
göre tarhiyat yaparsa, birinci örnekte de farki açiktan almadigini satici ispat
ile mükellef olacaktir. Bunu da ispat edemeyecegine göre (açiktan para
alinmadigi nasil ispat edilebilir ki), kuzu kuzu vergiyi ödemek durumunda
kalacaktir.
Zaten Idare, “Vergiyi doguran olay ve bu olaya iliskin muamelelerin gerçek
mahiyeti”ni yani emsal fiyati belirleyip, vergi yükümlülügünü lehe etkilemek
için planlama ile düsük fiyatla satis yapildigi saviyla tarhiyat yapabilecek,
aksini ispat da mükellefe ait olacaksa, transfer fiyatlandirmasi düzenlemesi de
gereksiz hale gelmektedir.
Halen yürürlükte bulunan Kanunun Alman hukukundan alindigi söylenen 3.
maddesindeki ispat kuralinin, Almanlarca dahi terk edildigi 30 sene önce Prof.
Sanver tarafindan ortaya konulmasina ragmen, simdi 3. maddeyi suçluluk karinesi
yaratircasina ileri götürmek, vergi hukukunun geldigi yer ve hukuk devleti ile
bagdasmamaktadir. Hele taslakta yer alan yorum ve ispat ile ilgili “esaslarin”
Maliye Bakanligi'nca belirlenecegini hükme baglayan düzenlemenin hukukla
bagdasir yönünü bulmak zordur. Yani, kanunlarin nasil yorumlanacagini, ispat ve
delil araçlarinin ve sinirlarinin neler olabilecegini bakanligin, yani vergi
alacaklisinin belirleyecegi bir vergi hukuku düzeni, bana göre olamaz.
Umarim madde bu sekli ile yasalasmaz.