MÜKELLEF VE EKSIK HAKLARI

29.04.2010 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 4219 görüntülenme YAZDIR

MÜKELLEF VE EKSIK HAKLARI
29 Nisan 2010, A.Bumin DOGRUSÖZ

Bundan 20 -30 yil öncesinin anlayisinda vergi, herkesin vermesi gereken, vermezse zorla alinmasi gereken bir kamu geliri idi. Verginin taniminda “cebir unsuru” agirlik verilen önemli unsurlardan biri idi.

Ancak son yillarda özellikle devlet anlayisindaki ve devletin ekonomi içerisindeki yerine bakistaki degisim kadar, insan haklari alaninda ve hukuk devleti anlayisinda katedilen mesafe ve ekonomideki globallesme süreci bu anlayisi biraz törpüledi.

Nitekim bu süreçte Devletler, kayit disi ekonomi ile mücadele kadar vergi toplamada da, mükellefi çogu zaman karsisina alan ihtilaflarla bogusan uygulamalarla vergi toplamak yerine, yani “mükellefe ragmen” vergi toplamak yerine,  “mükellefle birlikte” vergi toplamanin, yani “gönüllü uyumu” esas alan sistemlerle vergi toplamanin avantajlarini kavradilar. Bu yeni anlayisin özünü ise, “önceligi mükellefe vermek ve onun haklarina saygi göstermek” olusturdu.

Bu asamada mükelleflerin ne istediklerine bakildi. Mükelleflerin talepleri basitti. Istekler, seffaflik, adillik, dogru ve adaletli uygulama, haklarina saygi gösterilmesi gibi temel noktalara dayanmaktaydi.

Bu maksatla pek çok Devlet, mükelleflerin haklarini “mükellef haklari bildirgesi” veya “mükellef haklari imtiyazi” seklinde kabul ettiler. Bu sekilde kabul edilen haklar, sistemleri idareye genis takdir haklar taniyan ve anglo-sakson hukukunu benimseyen ülkelerde idarenin genel hukuki islem biçimindeki islemleri ile, bizim gibi Kit’a Avrupasi hukuk anlayisini benimseyen ülkelerde ise yasalarina yazmak suretiyle kabul edildi.  Bu ülkelerde öncülügü Ingiltere, Amerika ve Avustralya çekti. Bu ülkeleri Kanada, Fransa, Norveç, Italya, Hollanda, Ispanya, Bulgaristan, Arjantin, Gana, Uganda ve birçok ülke izledi.

Kabul edilen mükellef haklari tetkik edildiginde, bu haklarin genel ve özel haklar biçiminde olustugunu, genel haklarin genel yasalarda topluca vurgulanmasindan baska, vergi müesseselerine ve özel vergi kanunlarina serpistirilen düzenlenmelerle de özel haklarin kabul edildigi görülmektedir.

Bizde de bunlara özenerek, Gelir Idaresinin web sayfasina mükellef haklari bildirgesi konuldu. Ama ne bir anlam tasidi ne de bir ise yaradi. Çünkü, bir hukuk belgesi degildi, hak ihdas etmiyordu. Zaten her hangi bir hakkin bildirge ile ihdasinin mümkün olmadigi açikti. Dolayisiyla bu bildirge ne idare nezdinde, ne mükellef nezdinde ne de yargi nezdinde yasama geçmedi.

Mükellef haklarinin saglanabilmesi için önce vergi mevzuati anayasal buyruklar açisindan taranmasi ve Anayasa ile çelisen hükümlerin kaldirilmasi gerekir. Iste bir örnek. Vergi Usul Kanununun mükerrer 49. maddesinde yer alan ve emlak vergisi için arsa degerleri tespitine iliskin komisyon kararlarina karsi, mükelleflerin dava açma haklarini kisitlayan hüküm, Anayasanin “bütün idari islemlere karsi dava açilabilir” diyen 125. maddesine, hak arama hürriyetine iliskin 33. maddesine aykiridir ve kaldirilmasi gerekir. Burada, “davalarin çok olacagindan”, “yarginin yavas islediginden” söz ederek, kimse bu hükmü savunmasin. Zira ayni yere iliskin davalarin birlestirilerek görülmesi ve daha basit  yargilama usulleri öngörülerek, bütün bu elestiriler giderilebilir.

Mükellef haklarinin en çok ihlal edildigi alan vergi incelemeleridir. Inceleme süresinin kanunda belirlenmemesi, incelenen mükelleflere gecikme faizi cezasi olarak dönmektedir.  Inceleme elemanlarinin incelemeyi geciktirme veya zamana yaymasinin veya kamunun geç incelemeye baslamasinin yahut yarginin yavas çalismasinin sorumlusu, her halde mükellef degildir.

Incelemelerde Inceleme Elemanlarinin mükelleflerden defter ve belgeleri tutanaksiz teslim almasi da bir baska hak ihlalidir. Vestiyere biraktiginiz paltoya dahi fis veya makbuz verilmesine karsilik, bir isletmeyi temsil eden ve mali durumunun asli belirleyicisi olan defter ve belgelerin makbuzsuz alinmasini izah etmek mümkün degildir. Evrak çoklugu, tutanak düzenlemenin bu nedenle güçlügü gibi gerekçeler, itibar edilebilecek gerekçeler degildir.

Mükelleflere, vergi incelemelerinde ve tutanak yahut bilgi alinmasi asamasinda, ve uzlasma görüsmelerinde, yanlarinda avukatlarini ve/veya mali müsavirlerini de bulundurma ve gerektiginde onlara danisabilme hakkinin taninmasi gerekir. Uygulamada bir çok inceleme elemani mükellefe bu hakki saglamakla birlikte, bu hakkin bir yasal hak olarak düzenlenmesi zorunludur.

Inceleme elemanlarina, inceleme sonuçlarinin olumlu olmasi ve matrah farki bulunamamasi halinde de rapor yazma zorunlulugu getirilmeli ve bu raporlar mükellefe de teblig edilmelidir.

Mükelleflerin, tarhiyatlar aleyhine dava açtiklarinda faiz islemesini durdurmak için ödeme yapmalari veya ihtirazi kayitla beyanda bulunarak ödeme yapmalari halinde, ödedikleri vergileri yargi kararina göre geri aldiklarinda, arada geçen süre için faize hak kazanmalari gerekir. Burada paranin yillar sonra faizsiz iade edilmesi de bir hak ihlalidir.

Mükelleflerin hak arayislarini ve yargi yollarini tam olarak kullanabilmeleri için,  haklarinda bir baska rapora atifla hazirlanan raporlarla birlikte, atif yapilan raporun tebligi de zorunlu kilinmalidir. Burada, atif yapilan raporun bir baskasina ait olmasi ve mahremiyet ilkesi gibi gerekçeler, bir baska mükellefin hak arayislarinin üzerinde olamaz.

Bu listeyi çogaltmak mümkündür. Listeyi çogaltmak mümkündür de yasa tasarilarina bunlari tasiyacaklari bulmak zordur.

Referans Gazetesi 29/4/2010