HATA VE DÜZELTME HÜKÜMLERININ KAPSAMI
(15.10.2015 tarihli DÜNYA Gazetesinde
yayimlanmistir)
Hemen her hukuk dali, kendi açisindan
“hata” kavramina yer vermistir. Hata, ceza hukukunda suçun unsurlarina bagli
olarak ve özellikle yanilma hali ile dikkate alinirken, borçlar hukukunda
iradeyi sakatlayan bir hâl olarak düzenlenmistir.
Hata hâli ve kavrami Vergi Usul Kanunumuzda da yer bulmus ve
Kanunun 116. maddesinde “vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede
yapilan hatalar yüzünden haksiz yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya
alinmasidir” seklinde tanimlanmistir.
Izleyen
maddelerde hata, hesap hatalari ve vergilendirme hatalari olmak üzere iki ana türe ayrilmistir.
Kanunun 117. maddesinde yer alan hesap hatalari üç grupta toplanmistir.
Bunlar sirasiyla sunlardir.
1.
Matrah hatalari :
Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fisi, ihbarname, tekalif cetveli
ve kararlarda matraha ait rakamlarin veya indirimlerin eksik veya fazla
gösterilmis veya hesaplanmis olmasidir.
2.
Vergi miktarinda hatalar :
Vergi nispet ve tarifelerinin yanlis uygulanmasi, mahsuplarin yapilmamis veya
yanlis yapilmis olmasi, birinci bentte yazili vesikalarda verginin eksik veya
fazla hesaplanmis veya gösterilmis olmasidir.
3.
Verginin mükerrer olmasi :
Ayni vergi kanununun uygulanmasinda belli bir vergilendirme dönemi için ayni
matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alinmasidir.
Vergilendirme
hatalari ise Kanunun
118. maddesinde dört grupta düzenlenmistir. Bunlar da sirasiya su sekildedir.
1.
Mükellefin sahsinda hata :
Bir verginin asil borçlusu yerine baska bir kisiden istenmesi veya alinmasidir;
2.
Mükellefiyette hata :
Açik olarak vergiye tabi olmiyan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi
istenmesi veya alinmasidir.
3.
Mevzuda hata : Açik olarak
vergi mevzuuna girmiyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde,
kiymet, evrak ve islemler üzerinden vergi istenmesi veya alinmasidir.
4.
Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata : Aranan verginin ilgili bulundugu vergilendirme döneminin
yanlis gösterilmis veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmis olmasidir.
Görüldügü
gibi, vergi hukukunda hatadan söz edebilmek için, varligi ileri sürülen
hatalarin bu aktardigimiz hâllerden birisinin kapsami içerisinde yer almasi gerekmektedir.
Eger varligi ileri sürülen hata, bu hallerden her hangi birine uymuyorsa, vergi
hukukunun hata ve düzeltme hükümlerinden yararlanmak söz konusu olamaz.
Vergilendirme
islemlerinde hata, mükellef tarafindan da yapilabilir, idare tarafindan da.
Eger hata mükellef tarafindan yapilmissa, mükellefin usulünce düzeltme istemesi
gerekmektedir. Idarenin hata yaptigi hallerde ise vergi idaresi hatayi re’sen
düzeltme hak ve yetkisine sahiptir.
Uygulamada
mükelleflerin gerek idari islemlerde (özellikle tarh isleminde) yapilan gerek kendi
beyanlarinda yapilan hatalara karsi düzeltme istemlerinin çok büyük çogunlugu
idare tarafindan reddedilmektedir. Yargi Kararlarina baktigimizda ise, yarginin
Kanunun düzeltme hükümlerini, kapsami oldukça sinirlayici sekilde dar yoruma
tabi tuttugunu görmekteyiz.
Yargi organlarinin
kararlarina göre, maddi olaylarin degerlendirilmesini veya nitelendirilmesini gerektiren
bir hukuksal sorunun varligi hallerinde ve/veya uyusmazligin çözümünün bir
maddi olayin ve/veya mevzuatin hukuki yorumunun gerektigi durumlarda, hata ve
düzeltme hükümlerine basvurulamaz. Bir baska deyisle bir vergi hatasinin
varligindan söz edilebilmesi için ileri sürülen hususun yasa maddelerinin veya
olayin yorumunu gerektirmeyecek sekilde açik ve net olmasi gerekir.
Yarginin bu dar yorumu
sonucunda, düzeltme isteyen ve talebi reddedilen pek çok mükellef redde karsi
yargiya basvurdugunda, talebin esasi dahi tartisilmadan dava reddedilmektedir.
Dava açmadan önce idareye müracaatla hatayi düzelttirmeye
çalisan mükelleflerde, taleplerinin hata kapsamina girmedigi, bu nedenle
idareye yapilan basvurunun dava açma süresini durdurmayacagi” gerekçesine
dayali “davanin süreden reddi” kararlari ile karsilasabilmektedir.
Durum böyle olunca vergi hukukunda hata
düzenlemelerinin basarili bir uygulamasinin olmadigini ve hata ve düzeltme
müessesesinin, yarginin da is yükünü ortadan kaldiracak sekilde “idare –
mükellef ihtilaflarini azaltan veya yok eden” bir sekle dönüsemedigini
görmekteyiz. Degindigimiz sebeplerle idareye yapilan düzeltme basvurularinin
büyük çogunlugu, yine yargiya is yükü olarak intikal etmektedir.
Gelir idaresinde yeni Vergi Usul Kanunu
tasarisi üzerinde çalisilirken bu konunun degerlendirilmesinde yarar vardir.
Burada iki önlem düsünülebilir.
Birincisi hata hallerini daha esnetmek ve uygulama
alanini daraltici yorumlarla islemeyecek hele getirilmesinin önüne geçmektir.
Ikinci öneri olarak da, daha kökten bir
öneri yapilabilir. Hata ve düzeltme müessesesi, Vergi Usul Kanunundan kaldirilabilir.
Zaten çok sinirli hallerde çalisan bu müessesesin kaldirilmasi halinde çözüm
yollari, zaten idare hukuku kapsaminda yine var olacaktir. Idarenin, hatali idari
islemini her zaman geri almasi veya kaldirmasi yahut düzeltmesi idare hukuku kurallari
çerçevesinde zaten mümkündür. Kisilerin de bu konuda talepte bulunma haklari ve
talebin reddi halinde konuyu yargiya tasima olanaklari, zaten Idari Yargilama
Usulü Kanununun 10 ve 11. maddelerinde düzenlemistir. Bu nedenle genellikle hak
kaybina yol açan Vergi Usul Kanunu düzenlemeleri yerine, çözümü genel idare
hukukuna birakmak, kanimca daha yerinde olacak ve adil çözümler saglayacaktir.
Düzeltme talebi reddedilenlerin konuyu yargiya tasimalari ile olusan vergi
ihtilaflarinda, konunun her iki Kanunda farkli usul ve süre kosullari ile
düzenlenmis olmasi dolayisiyla olusan ve hangi düzenlemenin nasil uygulanacagi,
sürelerin nasil hesaplanacagi konularindaki içtihat karmasasi da böylece
ortadan kalkacaktir.