VERGİ
SUÇLARINDA ETKİN PİŞMANLIK VE HUKUK
Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ
DÜNYA Gazetesi/ 29.3.2022
Geçen
yıl 12 Martta, “vergi suçunun birden fazla yıl işlenmesi halinde her bir yıl
ayrı ceza verilmesi yerine zincirleme suç esasına göre ceza verilmesi
uygulamasına” geçileceğini duyuran İnsan hakları Eylem Planından (md. 3.2/h) bir
yıl sonra nihayet, Vergi Usul Kanununun 359. maddesinde bu yönde değişiklikler
yapılmasını içeren bir Kanun Tasarısı geçtiğimiz günlerde Meclise sunuldu. Ancak 359. maddede yapılan değişiklikler
sadece bununla sınırlı değil. Başkaca değişiklikler de var. Sırasıyla bunlara
bakalım.
359.
maddede yer alan suçlara verilecek cezaların üst sınırı artırılmaktadır. Maddenin
(a) bendine yer alan muhasebe hilesi yapma, çift defter tutma, defter ve
belgeleri tahrif etme, yanıltıcı belge tanzim veya kullanma suçlara, ibraz
etmeme vb. fiilere verilecek cezanın üst sınırı üç yıldan beş yıla; maddenin
(b) bendine yer alan defter ve belgeleri yok etme, sayfalarını değiştirme,
sahte belge düzenleme veya kullanma vb. fillere verilecek ceza ile (c) bendinde yer alan anlaşmasız olmasına rağmen
belge basma ve bunları bilerek kullanma fiiline verilecek ceza ve (ç) bendinde
ödeme kaydedici cihazların programları ile oynama şeklinde kısaca ifade
edebileceğimiz fillere verilecek cezanın beş şeklinde olan ceza üst sınırı
sekiz yıla çıkartılmaktadır. Bu değişiklik kanunlaştığı takdirde maddenin (b),
(c) ve (ç) bentlerine ilişkin dava zamanaşımı sekiz yıldan on beş yıla çıkacak;
durma veya kesilme sebebi ile dava zamanaşımının uzaması durumunda zamanaşımı
süresi 22,5 yıla kadar uzayabilecektir.
Elbetteki
cezaların ağırlığını ve zamanaşımı sürelerini belirlemek yasama organının
takdirindedir. Ancak vergi suçları için bu şekilde oluşturulabilecek üst ceza
sınırının gereğinden fazla olduğu, bu şekilde bir hâkime tanınacak cezada
oynama yetkisinin bu kadar geniş olmaması gerektiği, 22,5 yıla kadar
çıkabilecek zamanaşımı süresinin ise hukuk güvenliğini ortadan kaldıracak kadar
uzun olduğu yönündeki görüşümü de belirtmek durumundayım.
Öte
yandan 359. maddedeki düzenleme ile “etkin pişmanlık” düzenlemesi
getirilmektedir. Etkin pişmanlık, işlenen suçtan dolayı kişinin sonradan pişman olarak suç teşkil eden
fiilin meydana getirdiği olumsuzlukları gidermesi veya suçun unsurlarının yahut
diğer suçluların ortaya çıkarılması ve/veya suçun yarattığı zararın giderilmesine
olumlu katkı sunması dolayısıyla bir nev’i af veya ceza indirimi uygulanmasını
sağlayan bir ceza hukuku kurumudur. Getirilmesi öngörülen düzenleme şu
şekildedir.
"Bu maddede yazılı
fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh
edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların
yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının; soruşturma evresinde ödenmesi
halinde verilecek ceza yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye
kadar ödenmesi halinde ise verilecek ceza üçte bir oranında indirilir. Tarh
edilen vergi ve vergi aslına bağlı olarak kesilen cezanın bulunmadığı
durumlarda verilecek ceza yarı oranında indirilir.”
Buraya
kadar bir diyeceğim yoktur. Ancak eklenmek istenen sonraki fıkra çok sorunlu
olacak ve Anayasa’ya aykırı düşebilecek bir fıkradır. Fıkra şöyle;
“Yukarıdaki fıkralarda
belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava
açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya
başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır.”
Önce
tereddüdümü söyleyeyim. Acaba burada, yargı denetiminden kaçırılmış raporlarla
ve ceza tehdidi ile vergi toplanması mı amaçlanmaktadır? Yani vergi idaresi
mükellefi suçlayan rapor hazırlayacak, mükellefte az ceza alayım veya yatarı
olmayan ceza alayım diye, rapora dava bile açmadan kuzu kuzu ödeyecek. Böyle
hukuka aykırı şekilde vergi toplanmaz. Bu düzenleme giderek kalitesi düşük,
yeterince delillendirilmemiş, yorum veya usul hataları ile dolu raporları çoğaltmaktan
başka bir işe yaramayacaktır. Hukuk ile kanun farklı şeylerdir.
Buradaki
ceza indirimi az buz değildir. Çünkü indirim cezayı, tecil veya hükmün
açıklanmasının ertelenmesi sınırlarının kapsamına taşımaktadır (Bu düzenleme
ile yatarlı cezalar ve dolayısıyla gerekçenin tersine etkinlik de azalacaktır).
Böyle
bir fıkranın getirilmesi, idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine
tabidir” diyen Anayasa md. 125’e aykırı olduğu gibi, vergi mahkemesinde dava
açmayı yüksek ceza alma riskine bağlayarak engellemesi dolayısıyla da yargıya
erişim ve hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesine de aykırıdır.
Bu
arada ödemeyi yapan kişi, beraat ederse ne olacaktır? Ceza mahkemesinde beraat
etme, vergi mahkemesinde de davayı kazanma veya en azından cezanın bir kata
düşürülmesi olasılığını da ortaya koyar. Vergi mahkemesine de yüksek ceza
tehdidi ile gidilmedi ise hakkaniyet ve adalet nasıl gerçekleşecektir. İdare,
alınan vergi ve cezayı iade mi edecektir. Hazine bu durumda yargı denetiminden
kaçırılmış raporlarla haksız kazanç elde etmiş olmayacak mıdır? Bu soruların
cevabı da yoktur. Çaldığını etkin pişmanlıktan yararlanmak için iade eden
hırsızın dahi sonradan fazla iade yaptığını görmesi halinde, mağdura karşı
sebepsiz zenginleşme davası açma hakkı vardır. Eklenmek istenen fıkraya göre
ise beraat edenin hakkı, bir bardak soğuk su içmek olacaktır.
Anladığım
kadar ile teklif sahipleri, Anayasa Mahkemesinin “ceza yargısı ile vergi
yargısı arasında ilişki olması gerekir” gerekçeli Kararının (E.2019/4 K.2021/78
T.4.11.2021) gereğini, mahkemelerden birini devre dışı bırakırsak
gerçekleştirmiş oluruz diye düşündüler. Oysa
tam tersi, bu fıkra yasalaşmazsa ödenmesi gereken vergi için iki yargı kolu
arasında ilişki kurulmuş olacaktır.
Eğer
bu teklif, bu şekilde yasalaşırsa, sanıkların hem ödeme yapıp hem de vergi
mahkemesinde dava açarak veya feragat dilekçelerini özgür iradeleri ile
vermedikleri yönünde beyanda da bulunarak Anayasa’ya aykırılık iddiasında
bulunmaları veya vergi mahkemesinde dava açanların ceza mahkemelerinden yine de
etkin pişmanlık talep etmeleri ve buna engel fıkranın Anayasa’ya aykırılığını
ileri sürmeleri ihtimali pek yüksek olacaktır.
İnşallah
bu fıkra yasalaşmaz.
Zincirleme
suç ve etkin pişmanlığın mevcut yargılamalara veya mahkûmiyetlere etkisi ise
gelecek yazımda.