GEÇİCİ VERGİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR
Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya Gazetesi 10.2.2022
Gelir
vergisi mükelleflerinden ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek kazancı
sahipleri ve kurumlar vergisi mükellefleri, altışar aylık dönem kazançları
üzerinden, yıllık gelir veya kurumlar vergilerinden mahsup edilmek üzere,
geçici vergi ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Ancak
Kanunla altışar aylık olarak belirlenen geçici vergi dönemleri, 2000/329 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca önce 2000 yılının 2. altı ayına mahsus olmak
üzere, daha sonra 2000/1514 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kalıcı olarak
üçer aylık dönemler şeklinde belirlenmiştir.
Nihayet 7338 sayılı Kanunla
dönemler yeniden düzenlenmiş, sadece yılın ilk üç üçer aylık dönemi için geçici
vergi beyannamesi verilmesi kabul edilmiş, son üç aylık dönem için geçici vergi
yükümlülüğü kaldırılmıştır. Ancak bu düzenleme 1.1.2022 tarihinde sonraki
vergilendirme dönemleri için yürürlüğe girdiğinden, bir başka deyişle 2021 yılı
için geçerli olmadığından, 2021 yılına ilişkin son üç aylık dönemine ilişkin
geçici vergi beyannamesinin 17 Şubat akşamına kadar yine verilmesi
gerekmektedir. Bu beyanname yılın dördüncü dönemi için verilecek son geçici
vergi beyannamesi olacaktır.
Ancak bu
düzenleme ile geçici vergiye ilişkin sorunlar çözülmüş değildir. Bence
aşağıdaki değişikliklerin de yapılması, uygulamada büyük rahatlık
sağlayacaktır.
Geçici
verginin oranı, gelir vergisi mükellefleri için % 15’dir. Ancak geçici vergi mükellefleri,
ilgili dönem içerisinde kendilerine yapılan ödemelerden kesilen vergileri,
hesaplayacakları geçici vergiden mahsup hakkına sahiptirler. Serbest meslek
kazançları % 20 oranında stopaja tabi tutulduğu için, pek çok serbest meslek
erbabı fiilen geçici vergi ödememekte, sadece beyan gibi şekli bir yükümlülüğü
yerine getirmektedir. Olmayan vergi için damga vergisi ödemektedirler. Bu
sebeple, bir önceki yıl
kazançlarının % 75 - 80’i stopaja tabi kazançlardan oluşan mükellefler izleyen
yıl için geçici vergi beyannamesi vermekten muaf tutulabilir.
Geçici
vergi döneminin kapanmasından sonra, geçici vergi beyanlarının incelenmesi
sırasında, geçici verginin eksik beyan olunduğunun vergi idaresi tarafından
tespiti halinde, eksik geçici vergi, ikmalen veya re’sen tarh olunur. Bu eksik
beyan olgusu, aynı zamanda vergi ziyaına da yol açtığından ceza ve gecikme
faizinin de beraberinde doğumuna yol açar. Ancak eksik beyanda bulunulduğunun,
yıllık verginin vergilendirme döneminin kapanmasından sonra saptanması halinde,
tarh olunacak geçici verginin mahsup olanağı artık kalmamış olacağından, geçici
vergi tarhiyatı yapılamaz. Bu durumda mükelleflerden sadece, ceza ve gecikme
faizi aranır. Böyle bir durumda aranacak olan gecikme faizinin ise, geçici
verginin normal beyan ve ödeme tarihi ile mahsup olanağı bulunan yıllık beyan
tarihi arasındaki süre ile sınırlı olması gerekir. Maliye Bakanlığı da gecikme
faizinin hesabı konusunda 16.5.2000 tarih ve 2000/6 sayılı Uygulama İç
Genelgesi ile bu yönde görüş açıklamıştır. İç Genelgeye dayalı uygulamanın
Yasaya işlenmesi gerekmektedir.
Burada yıl
kapanıp yıllık beyanname verildikten sonra ceza uygulanması da ceza hukukunun
temel ilkesi olan “non bis in idem” (bir fiile birden fazla ceza verilemeyeceğine
ilişkin) ilkesine açıkça aykırıdır. Bu hususun da gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Şarttır. Çünkü bir mükellefin AİHM’e müracaatı halinde, Bakanlık
zor durumda kalabilir. Yıllık vergi matrahının eksik beyan edilen geçici vergi
matrahını da kavradığı hallerde artık geçici vergi için ayrıca ceza tarhiyatı
yapılmaması gerekmektedir. Hele ki geçici vergiye üç kat ceza kesilmesini yargı
dahi kabul etmemektedir. Hiç olmazsa Kanunda, vergi ziyaı cezasının sadece bir
kat kesileceğinin belirtilmesi gerekmektedir.
Geçici
vergi matrahının mükelleflerce dönem sonu işlemlerine ilişkin kayıtlar
yapılmadan ve dönem sonu işlemlerinden bir kısmı ihmal edilerek belirlenmesi dolayısıyla,
mükelleflerin hata yapma olasılıkları yüksektir. Bu durumu dikkat alan yasa
koyucu, geçici vergi matrahlarında ileride bulunacak farklarla ilgili olarak %
10 oranında bir hoş görü payı öngörmüştür. Bu düzenleme uygulamada farklı
yorumlara yol açmaktadır. Bizim anlayışımızda, geçici vergi beyannamesi
verenlerden, incelemede, % 10’dan az oranda vergi farkı bulunan mükelleflerle
ilgili tarhiyat yapılmasına engel bir hoşgörü hükmüdür. Yoksa bu düzenleme,
yapılan incelemelerde % 10’dan fazla oranda vergi farkı olan mükelleflere
yapılacak tarhiyatlarda, % 10’luk kısım için de tarhiyat yapılmasına engel
değildir. Ancak Maliye Bakanlığı, 217 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde, “%
10’u aşan kısım re’sen veya ikmalen tarhiyata konu olacaktır” şeklinde görüş
açıklamıştır. Buna karşılık 7.6.2000 tarihli bir Özelgede, “hesaplamanın, beyan
edilmesi gereken matrah üzerinden yapılması gerektiği” belirtilmiştir. Nitekim Danıştay
3. Dairesi E.2005/1149 K.2005/1925 sayı ve 20.9.2005 tarihli Kararında da bu
husus “Maliye Bakanlığı görüşünü
duyuran tebliğlerde, geçici vergi matrahının yüzde 10'unu aşan tutarda noksan
beyan edilmesi halinde bu oranı aşan kısmın vergilendirmeye konu yapılacağı
yönündeki açıklamanın, yasadaki düzenleme karşısında etkili olmayacağı açıktır.”
denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Burada da konunun kanun düzeyinde açıklığa
kavuşturulması gerekmektedir.