VERGİ SUÇLARINDA ETKİN PİŞMANLIĞIN GERİYE DÖNÜK UYGULAMASI
Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ
DÜNYA Gazetesi/ 31.3.202
Önceki yazımda Vergi Usul Kanununda
düzenlenen suçlarla ilgili olarak getirilmek istenilen etkin pişmanlık
düzenlemesini yazmıştım. Bu yazımda da bu düzenlemenin yasalaşması halinde durumu
soruşturma, kovuşturma ve infaz aşamalarında bulunanlara etkisini aktarmaya
çalışacağım.
Haklarında
hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlar, 359. maddede yazılı
fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh
edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların
yarısı ile buna isabet eden gecikme zammını, Kanunun yürürlüğe gireceği tarihten
itibaren bir yıl içinde ödemeleri halinde, verilmiş cezanın yarısı
kaldırılacaktır. Ancak bu düzenlemeden yararlanabilmek için vergi mahkemesinde
dava açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması
veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır.
Bu
noktada Teklifte, tarh olunan vergi ve ceza ile gecikme faizi ve zamlarının
aynen ödenmesi koşulunun aranması, bunları zaten af veya vergi barışı
kanunlarından yararlanarak ödemiş olanlardan, bu kanunlarla yapılmış
indirimlerin geri mi alınacağı sorusunu da gündeme getirmektedir? Bence bunun
mümkün olmaması, olamaması gerekir.
Burada bence, önceki yazımda
belirttiğim gerekçelerle, vergi yargısında dava açmama/feragat koşulu getirilmesi
hukuka aykırıdır. Kaldı ki vergi yargısında açılmış davanın kesin hükümle
sonuçlanmış olması halinde, feragatin nasıl yapılabileceği de bir sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle cezası infaz aşamasında olanlar için, vergi
yargısında haklarında kesinleşmiş kararlar bulunanların mevcut olması pek
muhtemeldir. Bence, vergi yargısında dava açılmış bulunan hallerde, ödemenin bu
yargı kolunda oluşacak sonuca göre yapılmış olmasının koşul olarak aranması
daha yerinde olacaktır. Bir yargı kolunda yapılan yargılamanın ceza indirimi
ödülü ile yok edilmesini savunmak bana bir hukukçu olarak zor görünmektedir.
Örneğin, 1.000 Liralık bir tarhiyatın 800 lirasını hukuka aykırı görerek
kaldıran yargı kararını yok sayarak kişileri, yine 1.000 lira ödemeye zorlamak,
hukuka aykırılığı -kısmen- sabit olmuş bir idari işlemi hukuk aleminde tutmak,
bence mümkün olmamalıdır.
Buradaki ceza indiriminin, teorik
olarak bir etkin pişmanlıktan ziyade, bir nev’i kısmi af olduğunu savunan
görüşler de var. Ancak bu görüş kabul edilecek olursa, bu defa bu konudaki
düzenlemenin Mecliste af kanunları için aranan çoğunluk ile kabulü zorunluluğu
karşımıza çıkacaktır.
Buraya kadar infaz aşaması için
aktardığım bilgiler soruşturma ve kovuşturma aşamasında olanlar için de aynen
geçerli olacaktır. Ancak bu durumda olanların hüküm verilinceye kadar ödeme
yapmaları, ceza indirimi için yeterli olacaktır.
Bu
arada önceki yazıma, “kişi etkin pişmanlıktan yararlanıyorsa, zaten fiili
işlediğinin bilincinde olduğu ve pişmanlık gösterdiğinin kabulünün gerektiği,
bu nedenle vergi mahkemesinde davasını sürdürmesinin kabul edilmesinin bir
çelişki olacağı” yönünde eleştiri yönelten meslektaşlarım da oldu. Bu görüşte
olanların yanıldıkları nokta, vergi yargısında dava konusunun işlem olduğu ve
işlemin sadece maddi vakıaya uygunluğunun (sebep unsurunun) denetiminin
yapılmadığıdır. İdari işlemler vergi yargısında, sebep unsurunun dışında, yetki,
şekil, konu ve maksat unsuru açısından denetlenir. Tarhiyat sahte belge
düzenleme fiiline, bu sebep unsuruna dayalı vergi inceleme raporu uyarınca
yapılmış olabilir. Ancak bu rapor, inceleme elemanı sıfatı olmayan birisi
(örneğin vergi dairesi müdür yardımcısı) tarafından düzenlenmişse veya inceleme
elemanı sıfatına haiz vergi dairesi müdürü raporu yıllık izinde olduğu sırada
imzalamışsa (zaman bakımından yetkisizlik) yahut inceleme elemanı hukuka aykırı
yolla edinilmiş bir delile dayanmışsa, dava açmama veya feragat koşulu, bu
hukuka aykırılıkların hukuk aleminde kalmasına sebebiyet verecektir. Bu
nedenle, vergi yargısında dava açmama veya feragat koşulunun, Teklif metninden
çıkartılmasının yerinde olacağı yönündeki görüşümü muhafaza ediyorum.
Bu
Teklifin yasalaşması durumunda temyiz veya istinaf aşamasında bulunan
dosyaların, sanığın lehe değişikliklerden yararlanabilmesi için (ceza indiriminin
onlara uygulanabilmesi için) bozularak geri gönderilmesi, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında bulunan dosyaların da usule uygun olarak ilk derece
mahkemelerine iadesi gerekecektir.
Söylenecek
söz çok olunca, Teklifte yer alan zincirleme suç düzenlemesini aktarmak,
köşemin sınırları dolayısıyla zorunlu olarak gelecek yazıma kaldı.