VERGİ CEZA SİSTEMİ AKSAMAYA DEVAM EDİYOR
Dr.
A. Bumin Doğrusöz
Dünya
gazetesi 21.1.2020
Pek fazla itibar görmese de ben ısrarla
yazıyorum. Vergi Usul Kanunun ceza sistemi sorunludur, haksızlıklara yol
açmaktadır. Hele hürriyeti bağlayıcı ceza ile yaptırımlanan düzenlemesinin
mutlaka gözden geçirilmesi gerekmektedir. Haksızlıklara, gereksiz yargılanmalara
yol açmaktadır. Bu konularda pek çok yazım var.
Yasal düzenlemelerin içerdiği
sorunlara bir de uygulamada karşılaşılan sorunlar da eklenince, mükelleflerin
karşılaştığı isyan ettirici haksızlıklar giderek çoğalmaktadır.
Uygulamada atıf yoluyla hazırlanan
raporlar, mükellefe tebliğ edilmeyen atıf yapılan raporlar, vergi tekniği
raporlarının mükelleflerden gizlenmesi, yeterince delillendirilmeyen ve
taraflar arası ilişkiyi irdelemeyen raporların sayısı giderek artmaktadır.
Ancak bunlara bazen şaka gibi olaylar
da eklenmektedir.
Bunlardan birini yıllar önce
yazmıştım. O olayda, inceleme elemanı mükelleften mükellefiyeti terk ettiği
yılı izleyen yıla ilişkin defterinin ibrazını istemiş, daha sonra da ibraz
etmeme dolayısıyla suç duyurusunda bulunmuş, mahkeme de kişiyi olmayan
defterini ibraz etmemeden mahkûm etmiş idi. Neyse ki Yargıtay temyiz aşamasında
durumu fark etmiş, “kişi artık mükellef değil ki, defteri olsun, olmayan defter
nasıl ibraz edilir” diye kararı bozmuş ve kişi beraat etmişti.
Yeni bir olayla daha karşılaştım. Bir
benzin istasyonunu inceleyen inceleme elemanı, istasyonun alışlarının sorunlu
olması, bir kısım alış faturalarının olmaması ve muhasebesinin düzensizliği
dolayısıyla rapor yazıyor. Raporunda, “alışları olmadığına göre satışları da
sahtedir” sonucuna varıyor ve buradan benzin alanların incelenmesini istiyor.
Pek çok nakliyeci mükellefe “sahte belge kullanma” raporu yazılıyor. Yazılma
gerekçesi, benzin istasyonu hakkında hazırlanmış rapor. Bu raporlarda nakliyeci
ile istasyon arasındaki ilişki, ödeme şekli, nakliyecinin gittiği yol, taşıma
irsaliyeleri, başkaca yakıt faturası olup olmadığı gibi konular tabii ki
incelenmeksizin, ilk rapora atıfla nakliyecilere raporlar yazılıyor, suç
duyurusunda bulunuluyor ve başlıyor ceza yargılamaları. Neyse benzin istasyonu
sahipleri EPDK Raporları ile beraat ediyor. Ama nakliyecilerin davaları hala
sürüyor.
Bir başka olay. Basına yansımış olay. Çünkü
aralarında bazı sanatçılar da var. Bir muhasebeci, defterini tuttuğu kişilerden
vergi dairesine yatıracağım diye paraları alıyor, sonra mükelleften habersiz
defterlere sahte belgeler ekleyip, bu belge tutarlarına tekabül eden vergileri
cebe indiriyor. Bu muhasebeci ile ilgili mükellefler savcılığa suç duyurusunda
bulunuyor. Ama inceleme elemanı, “ceza davası suçu işleyen aleyhine açılır” mealindeki
VUK 333/son hükmüne rağmen, sadece mükellef hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Neyse ki mükellef beraat etti.
Bir başka davada mükellef sahte belge
düzenlemek amacıyla paravan şirket kurmakla suçlanıyor. Yıllarca yargılanıyor.
Mükellef mahkemede, yok denilen makinelerinin varlığını, hem de bunların
sigortalarının bile bulunduğunu, SGK’ya kayıtlı işçilerinin olduğunu, kiralık
deposunun bulunduğunu, hem de yoklama tutanakları ile kanıtlıyor. Sonuç
beraat.
Yılarca süren yargılamalar, koybolan
itibarlar, yitip giden ticari faaliyetler, kodlanmalar, sorumluluğu olmayan
vergi müfettişliği kurumu, bir özür yazısı bile yazmayan denetim kurumu.
Her yılı bağımsız düşünülerek 12 ilâ 15 yıla
varan cezalardan söz ediyorum.
Adalet Bakanlığının verilerine göre 2018
yılında 20.672 kişi hakkında VUK’a muhalefet suçlamasıyla dava açılmıştır.
2018’de aynı suçtan yargılanan sayısı ise 33.808’dir. Yine aynı yıl VUK’a
muhalefet dolayısıyla verilen 39.204 karardan 22.348’i mahkûmiyet yönündedir.
(2019 istatistikleri henüz açıklanmadığından 2018 verilerini aktardım).
Ben yine yazacağım, VUK’un ceza hükümlerini
yeniden düzenlemenin, vergi kaybını bile aramayan vergi suçlarının, bilip
bilmeden kullanma ayrımını gözetmeyen ceza hükümlerinin yeniden
düzenlenmesinin, uygulamalar ve
içtihatlar ışığında ceza sistemini yeniden kurmanın, Kabahatler Kanunu ve Ceza
Kanunu düzenlemelerine bakarak ilkeleri Kanuna yansıtmanın, bu arada da geçmişi
temizleyerek bir beyaz sayfa açmanın gereği artık iyice ortaya çıkmış durumda.
Bu aktardığım olaylara “uygulama sorunu”
deyip geçmek mümkün değil, çünkü bu uygulama sorunu yasal düzenlemenin
yetersizliğinden kaynaklanıyor.
Bu arada vergi kabahatlerinin durumu da
aksıyor. Pek çok haksız idari para cezası ortaya çıkıyor. Bu konu da gelecek
yazımda.