VERGI USUL
KANUNU MÜKERRER MADDE
257 DÜZENLEMESI ve
SUÇTA ve CEZADA
KANUNILIK ILKESI
* M. Ezhan
Dogrusöz
I- GIRIS
Günümüzde, mükelleflerce
kullanilan, vergi hukukumuzda
da saglikli bir
vergi denetimi ve
tahsilatinin yapilmasinda da önemli bir
fonksiyona sahip bulunan
defter ve belgelerin
ihdasinda Vergi Usul
Kanununun yani sira
Maliye Bakanliginin düzenlemeleri
de önem
arz etmektedir.
Defter
ve belgeler konusunda
Maliye Bakanligina taninan düzenleme
yetkisi, Vergi Usul Kanunu
mükerrer madde 257’de
yer almaktadir. Ancak, gerek bu
düzenleme yetkisi ve
gerekse de bu
yetkiye dayanilarak olusturulan
bu defter ve
belgelerde ceza uygulamasi,
üzerinde tartisilan konulari
teskil etmistir.
Bu yazida, mükerrer madde
257 düzenlemesi ve
gerekse de bu
düzenlemenin verdigi yetkiye
dayanilarak ihdas edilen
belgelerde ceza uygulamasi, yargi ve doktrinde yer
alan görüslere de yer verilmek
suretiyle ele
alinmaktadir.
II- SUÇTA ve CEZADA KANUNILIK ILKESI
Ceza
hukukunun en temel
ilkelerinden birisi olan
kanunilik ilkesi, hangi davranislarin
suç olarak düzenlendiginin önceden
kanun tarafindan gösterilmesi
ve bu suçu
isleyenlerin görecekleri yaptirimlarin kanun tarafindan önceden
belirlenmesidir. Bu sekilde,
yasak davranislarin önceden
gösterilmesi suretiyle, kisi özgürlügünün
sinirlari önceden belirlenmis
olmaktadir, yani kanun
tarafindan açikça yasaklanmayan
her davranis serbesttir[1].
Suçta kanunilik ilkesi
geregince, kanunun açikça suç
saymadigi bir fiilden dolayi kimseye
ceza verilemez. Keza,
kanunun açikça cezayi
arttirici bir neden olarak
öngörmedigi bir husustan
dolayi da kimsenin
cezasi arttirilamaz. Cezada
kanunilik ilkesi geregince, hiç kimse
belli bir suçla
ilgili olarak kanunda
öngörülmeyen bir ceza ile
ya da kanunda
öngörülen cezadan daha
agir bir ceza
ile cezalandirilamaz[2].
Fiilin islenmesinden evvel
mevcut bir kanun
olmadan suç ve
ceza olmaz. Suç ve
cezanin kanunda yer
almasi, zaman itibariyla fiilden
(yani fiilin islenmesinden) önce gerçeklesmelidir[3].
Suçun unsurlari, cezasi ve
cezayi etkileyen nedenler
yasada açik seçik
belirtilmis olmalidir. Bu çerçevede
fiilin suç olup
olmadigi, hangi cezanin verilecegi
konusunda tereddüde yer
veren hükümler, kanunilik ilkesine ve
onun güvence islevine
aykiridir[4].
Basta suçun unsurlari
olmak üzere,
cezalandirilabilirligin tüm sartlarinin
kanun koyucu tarafindan belirlenmesi
gerekir. Esasen Anayasanin temel
hak ve özgürlüklerin
ancak “kanun”la sinirlandirilabilecegini öngören
13. maddesi, Kanun Hükmünde Kararnamelerle hak
ve özgürlükler alaninda
düzenleme yapilamayacagini düzenleyen
91. maddesi ve suçta
ve cezada kanunilik
ilkesine yer veren
38.maddesi idarenin düzenleyici
islemleriyle suç ve
ceza konulamayacagini açikça
ortaya koymaktadir[5].
Suç
ve cezalarin kanuniliginin
amaci kisi özgürlük
ve güvenligini teminat
altina almak, iktidarin keyfiliklerini önlemektir. Gerçekten kisinin
hareketi kuralin suç
olarak düzenledigi soyut
tanim içine giriyorsa
cezalandirilacak, aksi halde cezalandirilmayacaktir[6].
Türk Ceza Kanununun[7]
2. maddesinde ifadesini bulan suçta
ve cezada kanunilik
ilkesine[8],
1982 Anayasasi’nin[9] 38.
maddesi de yer vermistir[10].
III- VERGI USUL
KANUNUNDA DEFTER ve
BELGE DÜZENLEMESINDE MÜKERRER
MADDE 257 UYGULAMASI
Esas olarak beyan
sistemine dayali olan
vergi hukukumuzda defter
ve belge düzeni
büyük öneme sahip
bulunmaktadir. Bu önem,
gerek vergi hasilatinin elde
edilmesi gerekse mükellefin
beyaninin dogrulugunun tespiti, dolayisiyla vergi adaletinin gerçeklesmesi
açisindan da ortaya çikmaktadir. Defter ve
belge düzeninin, mükellefin
iddialarini ispat açisindan ve
yargi asamasinda da önemli
bir fonksiyonu bulunmaktadir.
Vergi
Usul Kanunu[11]
(V.U.K.) mükerrer md.257/1, Maliye
Bakanligina Vergi Usul Kanununa
göre tutulmakta olan
defter ve belgelere
ilaveten yeni defter
ve belge tutturma
veya düzenlettirme ve
ayrica bu defter
ve belgelerle ilgili
bazi hususlarda da
düzenleme yapma yetkisi
vermektedir[12].
Maliye Bakanligi da bu yetkisini
kullanarak yeni belgeler de
ihdas etmistir. Irsaliyeli fatura, adisyon ve
ambar tesellüm fisi bu
belgelere örnek olarak
verilebilir. Vergi Usul
Kanunu mük. madde 257/1 uyarinca,
Maliye Bakanligi defter
ve belge düzeni
ile ilgili olarak
genis bir yetkiye
sahip bulunmaktadir[13].
Burada üzerinde durulacak bir nokta, Maliye Bakanliginin
ihdas ettigi bu
belgelerde yapilabilecek ceza
uygulamasinin cezada kanunilik
ilkesine uygun olmasi gerekliligidir. Çünkü, her ne
kadar Maliye Bakanligi
düzenleme yapma yetkisini
V.U.K.’dan almakta ise de ceza uygulamasinin hukuka
uygunlugu açisindan üzerinde
durulan bir konu
olmaktadir [14].
Yukarida da ifade edildigi gibi, Maliye
Bakanligi bu yetkisini
kullanmak suretiyle, çesitli
belge ihdasinda da bulunmustur. Vergi Usul
Kanununun mükerrer 355.
maddesine göre de, mükerrer
257. madde uyarinca getirilen
zorunluluklara uyulmamasi halinde
özel usulsüzlük cezasi
kesilecektir.
V.U.K. mük. md. 257 dikkate
alinirsa, Maliye Bakanligi,
Vergi Usul Kanununa
göre tutulmakta olan defter
ve belgelere ilaveten
baska defter ve
belge tutulmasini ve
düzenlenmesini ayrica bu
defter ve belgelerle
ilgili olarak, sekil ve
içerigi itibariyle belirleme
yapmaya da yetkilidir. Gene
ayni madde düzenlemesi
dikkate alindiginda; “ bu Kanuna
göre düzenlenecek belgelerle
bunlara ek olarak
düzenlenecek belgelerin,
üçüncü sahislara basim
ve dagitim islerinin
yaptirilmasi ile ilgili sekil, sart, usul ve
esaslar ve bunlara
uyulmamasi halinde uygulanacak
cezai sartlar Maliye
Bakanliginca hazirlanacak ve
Resmi Gazete’de yayinlanacak yönetmelikle
belirlenir” denmektedir. Bu noktada, V.U.K. mük. md. 257 ile
cezai nitelikte düzenleme
yapma yetkisinin, kanunilik (yasallik)
ilkesi açisindan uygulugu
doktrinde ve yargida
üzerinde durulan bir konu
olmustur. Zira konu, cezada kanunilik
(yasallik) ve hukuk devleti ilkesi
açisindan önem arz
etmektedir.
Anayasa
Mahkememiz, Anayasa’nin bazi maddelerine[15] aykiriligi
nedeni ile V.U.K.’un
mük. 257. maddesinin birinci fikrasinin iptali istemi
için açilan davada, oyçoklugu ile istemin reddine
karar vermistir[16].
Konumuz açisindan baktigimizda, Anayasa Mahkemesi,
V.U.K. mük. md.257 ile Maliye
Bakanligina verilen yetkinin kanunsuz
suç olusturma olanagi
vermediginden, Anayasa’nin 38. maddesine
aykiri olmadigina karar
vermistir[17].
Inceleme
konumuz açisindan bakildigi
zaman, vergi hukukuna iliskin
suç ve ceza
yaratan düzenlemelerinde mutlaka
kanun (yasa) ile
yapilmasi geregi ortaya
çikmaktadir[18].
Dolayisiyla, suç ve ceza
ihdas eden fakat kaynagini
bir kanuna dayandirmayan
düzenlemeler Anayasanin 38.maddesi
karsisinda konumu doktrinde
de üzerinde durulan
bir konu olmustur[19].
Öte yandan, V.U.K. mükerrer madde 257
uyarinca tutma zorunlulugu getirilen
defter veya belgelerde
V.U.K. 359
bakimindan suçun olusumu da
dikkate alinacak olursa, konunun önemi
daha da artmaktadir. Örnegin, V.U.K. mükerrer madde 257
uyarinca düzenleme zorunlulugu
getirilen belgelerde ibraz
mecburiyetine uyulmamasi halinde
V.U.K. md. 359 uygulamasi söz
konusu olabilecektir.
IV- SONUÇ
Maliye
Bakanligina defter ve
belgeler konusunda yeni düzenlemeler yapma
yetkisi getiren mükerrer
257. madde hükmünün
günün degisen kosullari
uyarinca kabul edilmis
gerekli bir düzenleme oldugu kabul edilse
bile, gücünü yasadan alan
bu düzenlemeye dayanilarak yapilacak
ceza uygulamasinin suçta ve cezada kanunilik
ilkesi karsisindaki durumu
tartismaya açik kalmaktadir.
Suçta
ve cezada kanunilik
ilkesi, ceza hukukunda oldugu
kadar vergi hukukunda da
hukuk devleti ilkesinin
gerçeklesmesinde önemli bir
rol oynamaktadir. Ve sonuçta, idarenin keyfi
uygulamalarinin ortaya çikmasi
ihtimalinin önlenmesi
bakimindan verginin yasalligi
ilkesi kadar önem
arz etmektedir. Bu noktada, yasadan kaynaklanmayan ceza
getirici düzenlemelerden
kaçinilmasi hukuk devleti
ilkesinin gerçeklesmesi ve
gerekse de mükellef
haklarinin korunmasi açisindan da
daha dogru bir
uygulama olacaktir.
* Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniv.
Iktisat Fakültesi, Maliye Bölümü Ögretim
Üyesi
[1]
Timur DEMIRBAS., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin, Güncellenmis 6. Baski,
s.108
[2]
Izzet ÖZGENÇ., Türk Ceza Hukuku Genel
Hükümler, Seçkin, Güncellestirilmis 8. Baski, s.105
[3] Hakan
HAKERI., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayinevi, 16. Baski, Ankara -
2013,s.12
[4] Veli
Özer ÖZBEK – Mehmet Nihat KANBUR – Koray DOGAN – Pinar BACAKSIZ – Ilker TEPE.,
Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin, Güncellenmis 4. Baski, Ankara, Eylül -
2013,s.78
[5]
Mahmut KOCA – Ilhan ÜZÜLMEZ., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin, Güncellenmis 8. Baski, s.62
[6]
Dogan SOYASLAN.,Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayinlari, Güncellestirilmis
5. Baski, Ankara – 2012, s.231
[7] Kanun
No: 5237, Resmi Gazete Tarih.: 12.10.2004,Sayi: 25611
[8]
Md.2: “ Kanunun açikça suç saymadigi bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda
yazili cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden baska bir ceza ve güvenlik
tedbirine hükmolunamaz. Kanunda yazili
cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden baska bir ceza ve güvenlik tedbirine
hükmolunamaz.
Idarenin düzenleyici islemleriyle suç ve
ceza konulamaz.
Kanunlarin suç ve ceza içeren hükümlerinin
uygulanmasinda kiyas yapilamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kiyasa yol açacak
biçimde genis yorumlanamaz.”
[9] Kanun
No: 2709, Resmi Gazete T: 9.10.1982, Sayi: 17863, Mükerrer
[10]
“Hukukumuzda, Anayasa’nin 38.maddesinin ilk üç fikrasinda ve T.C.K.’nin 2.
maddesinde suçta ve cezada kanunilik
ilkesi, önemli sonuçlariyla birlikte düzenlenmistir. Bu maddelerde yer verilen ilkeler, bir hukuk devletinde ceza hukukunun
olmazsa olmazlaridir” (Mahmut KOCA – Ilhan ÜZÜLMEZ., a.g.e., s. 51).
[11]
Vergi Usul Kanunu., Kanun No: 213, R.G. Sayi: 10703, R.G. Tarih: 10.01.1961
[12]
V.U.K. mük.md. 257/1: “ Mükellef ve meslek gruplari itibariyle muhasebe usul ve
esaslarini tespit etmeye, bu Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler ile
bunlara ilaveten tutulmasini veya düzenlenmesini uygun gördügü defter ve
belgelerin mahiyet,sekil ve ihtiva etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye,
bunlarda degisiklik yapmaya; bedeli karsiliginda basip dagitmaya veya üçüncü
kisilere bastirip dagitmaya veya dagittirmaya, bunlarin kayitlarini tutturmaya,
bu defter ve belgelere tasdik, muhafaza ve ibraz zorunlulugu getirmeye veya
kaldirmaya, bu Kanuna göre tutulacak defter ve düzenlenecek belgelerin
tutulmasi ve düzenlenmesi zorunlulugunu kaldirmaya”.
[13]
V.U.K. mük.md.257/1: ” ………., bu Kanuna göre tutulmakta olan defter ve belgeler
ile bunlara ilaveten tutulmasini veya düzenlenmesini uygun gördügü defter ve
belgelerin mahiyet, sekil ve ihtiva
etmesi zorunlu bilgileri belirlemeye,
bunlarda degisiklik yapmaya; ………”.
[14]
Nitekim, yargiya intikal eden bir uyusmazlikta da V.U.K. mük. md.257 uyarinca
ihdas edilmis bir belge olan ambar tesellüm fisi ile ilgili bir ceza uygulamasi
için kanuni bir düzenleme yapilmasi gerekliligi belirtilmektedir. Ilgili yargi
kararinda söyle denmektedir: “ 213 sayili Vergi Usul Kanunu’nun 352’inci
maddesinin II. Derece usulsüzlükler baslikli 7’nci bendinde vergi
beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikalarin kanunen belli sekil ve
muhteviyati ve ekleri ile bunlarla ilgili olarak yapilan diger düzenlemelere
iliskin hükümlere uyulmamasinin II. derece usulsüzlük cezasini,
gerektirdigi belirtilmistir. 173 seri No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliginin
C/7’inci maddesinde de, nakliyat ambarlarina nakledilmek üzere getirilen
mallarin ambara giris tarihinde ambar tesellüm fisi düzenlenmesinin uygun
görüldügü, açiklanmistir.
Uyusmazlik konusu olayda, davaci sirketin
ambar tesellüm fislerini düzenledigi ancak ambar tesellüm fislerindeki
bilgilerin eksik oldugunun tespiti sonucu dava konusu usulsüzlük cezasinin
kesildigi anlasilmaktadir.
Vergi Usul Kanunu’na göre ambar tesellüm
fisi, düzenlenmesi zorunlu belgeler arasinda yer almamaktadir. Ambar tesellüm
fisi düzenleme ve kullanma zorunlulugu 213 sayili Vergi Usul Kanunu’nun
mükerrer 257’nci maddesindeki yetkiye dayanilarak Maliye ve Gümrük Bakanliginca
yapilan düzenlemeyle getirilmistir. Ambar tesellüm fisinin eksik düzenlemesi
veya hiç düzenlenmemesi sonucu ceza kesilecegi hakkinda kanunda herhangi bir
düzenleme yapilmadigindan ve idari düzenlemelerle ceza tayini hukuken mümkün
bulunmadigindan davanin reddi yolundaki mahkeme kararinda isabet görülmemistir
“ (Dn. 4. D. E.1999/4358, K. 2000/1636,
T.20.4.2000) (http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.htm)
(Erisim Tarihi: 10.5.2016).
Bir
baska Danistay kararinda da, özel
usulsüzlük cezasi kesilmesinin
yasallik ilkesine uygunlugu
konusunu da yer
verilmektedir. Bu konuda, söz
konusu yargi kararinin aktarmak istedigimiz yerinde söyle denmektedir: ”
Davacinin 28 adet adisyon fisi düzenlemedigi tespit edilerek 213 sayili Vergi
Usul Kanununun 352/2 maddesi uyarinca kesilen özel usulsüzlük cezalarini
kaldiran mahkeme karari; adisyon düzenlenmesi zorunlulugunun yasal degil, idari
düzenlemelere dayanmasi nedeniyle bu belgenin düzenlenmemesinden dolayi özel
usulsüzlük cezasi kesilmesinin yasallik ilkesine aykiri oldugu gerekçesiyle
verilmistir.
Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin
ikinci bendinde; sadece bu bentte sayilan perakende satis fisi, ödeme kaydedici
cihazla verilen fisi, giris ve yolcu tasima bileti, sevk irsaliyesi, tasima
irsaliyesi, yolcu listesi, günlük müsteri listesi düzenlememek eylemleri degil,
bu belgelere ek olarak, Maliye Bakanliginca düzenlenme zorunlulugu getirilen
belgelerin düzenlenmemesi de özel usulsüzlük cezasi kesilmesini gerektiren
eylemler arasinda yer almistir. Maliye Bakanliginin bu yetkisi yasadan
dogmaktadir. Vergi Usul Kanununun “Yetki “ basligini tasiyan mükerrer 257’nci
maddesiyle yasa yapici, Maliye Bakanligini; Vergi Usul Kanununda öngörülen
defter ve belgelere ek olarak tutulmasini veya düzenlenmesini uygun gördügü
defter ve belgelerin mahiyeti, sekli, ihtiva etmesi zorunlu bilgileri
belirlemeye yetkili kildigi için bu yetkiye dayanilarak Maliye Bakanliginca
düzenlenme zorunlulugu getirilen belgelerin düzenlenmemesi, 353’üncü maddenin
2’nci bendinde ceza kesilmesini gerektiren eylemler arasinda yer almistir.
Düzenleme yetkisinin mükerrer 257’nci maddeye dayanmasi ve 353’üncü maddenin
2’nci bendinde açikça, bu yetki ile getirilen zorunluluga uyulmamasinin özel
usulsüzlük cezasi kesilmesini gerektiren eylemler arasina alinmasi nedeniyle
Maliye Bakanliginca yayinlanan 183, 184, 185, 200 ve 222 sayili Vergi Usul
Kanunu Genel Tebliglerle adisyon düzenlenmesi zorunlulugu getirilmesinden
dolayi bu zorunluluga uymayanlar adina özel usulsüzlük cezasi kesilmesinin
yasallik ilkesine aykiri düstügünden bahisle verilen kararda hukuka uyarlik
görülmemistir “ (Bahadir DOGUSOY., Danistay Kararlari Isiginda Özel Usulsüzlük
Cezasi, Gazi Kitabevi, Ocak – 2015, s.80-81).
[15]
1982 Anayasasinin 6,7, 8,38,73 ve 124. maddeleri
[16] An.
Mah. Karari, E. 1990/29, K. 1991/37, T.15.10.1991(kararlaryeni.anayasa.gov.tr)
(Erisim Tarihi: 28.7.2016).
[17]Anayasa
Mahkemesinin kararinin bir bölümünde konu ile ilgili olarak söyle denmektedir:”
Yasama organinin, ilkeleri belirttikten sonra, uzmanlik ve yönetim teknigine
iliskin hususlarin düzenlenmesi isi ile yürütme organini görevlendirmesi de
yasama yetkisini kullanmaktan baska bir sey degildir. Anayasa’nin 107. Ve
113.maddelerinde, yürütme organinin gösterilen esaslara uygun olmak kosuluyla,
tüzükler ve yönetmelikler çikararak düzenleyici hukuksal tasarruflarda
bulunmasi da idare hukuku esaslarina uygundur. Bunun aksini kabul etmek, yürütmenin
çalismalarini çok dar ve islemesi güç bir çerçeve içerisine sokmak gibi bir
sonuç dogurur ki, bunun da Anayasa’nin amacina ve ruhuna uygun düsmeyecegi,
idare islevlerinin isterleriyle bagdasmayacagi açiktir.
Bu durumda incelenen kural,
vergi kayip ve kaçagini önlemek amaciyla Maliye ve Gümrük Bakanligi’na yetki
vermekle yasasiz suç olusturma olanagi vermediginden Anayasa’nin 38.maddesine
de aykiri degildir. Ayrica, vergi idarelerince verilen para cezalarinin teknik
anlamda ceza niteliginde olmadigi, idari birer yaptirim niteliginde oldugu
hususundaki düsünceler de gözetildiginde bel V.U.K.’un mükerrer
257’nci maddesiyle Maliye
Bakanligi’na taninan yetki
vergi iliskisinin yürütümü bakimindan dinamik bir
alan olan vergilendirme
sürecine gerekli teknik
ve sistematik müdahalelerin
zamaninda yapilabilmesi için
öngörülmüs bir araçtir. Bu
kapsamda, vergilendirme
iliskisinin yapisina bagli
olarak oldukça genis
kapsamli tutulmus olmakla
birlikte, sinirlari belirsiz bir yetki degildir[17]ge
düzenine iliskin idari düzenlemelere aykiri davranis suç degil, birer disiplin
suçu, hatta bir tür mali kolluk önlemi olarak degerlendirilebilir. Bu durumda
kanunsuz suçtan söz edilemez.”
Ilgili Anayasa Mahkemesi
kararinin karsi oy gerekçesinde yer alan su cümleleri de aktarabiliriz” Anayasa’nin 38.maddesindeki ‘ceza’ kavramini,
cezanin hukuksal yapisini daraltarak ‘para cezasi, vergi cezasi, yönetsel ceza,
yargi cezasi’ gibi ayrimlara gitmek dogru olmadigi gibi, Maliye ve Gümrük Bakanligi’nin
Genel Tebligi’ne aykiri davranan yükümlüye uygulanan yaptirimin ‘dogrudan’
degil ‘dolayli’ oldugunu söylemek de yeterli degildir. Ceza ancak yasa ile ya
da yasanin belirledigi açiklikla yasaya dayanilarak konulur. Yönetim suç ve
ceza belirleyemez. Incelenen kural bu nedenle de Anayasa’nin 38. maddesine
aykiridir.”
[18]
Örnegin bir yargi kararinda, ceza uygulanmasini öngören esaslarin kanunla
belirlenmesi zorunlulugu yani cezada kanunilik ilkesi belirtilmektedir. Ilgili
kararin bir bölümünde söyle denmektedir: “ Kaldi ki, 213 sayili Vergi Usul
Kanununun 227.maddesi 3. fikrasinda , kullanma mecburiyeti bulunan belgelerin,
bu belgelerde yer almasi zorunlu bilgileri tasimamasi halinde, vergi kanunlari
bakimindan hiç düzenlenmemis sayilacagi yolunda yapilmis olan düzenleme, bu tür
belgelerin mükelleflerce tevsik edici belge olarak kullanilamayacagini
anlatmaktadir.
Olayda da, kullanilmasi mecburiyeti bulunan
bir belgenin, düzenlenmis olmakla birlikte,tasimasi zorunlu bilgilerin bir
kismini tasimadigi tesbit edilmistir.
Yukarida deginilen 227. maddede bu tür bir
belge için herhangi bir cezai yaptirim öngörülmemistir. Olaya uygulanmis olan
ayni kanunun 353. maddesinde de bu tür bir belge için cezai yaptirim öngörülmüs
degildir. Baska anlatimla 353. maddede, düzenlenmis olmakla beraber kanunun 227. maddesi uyarinca hiç
düzenlenmemis kabul edilen belgeler için de özel usulsüzlük cezasi
uygulanacagina iliskin bir ifadeye yer verilmemistir.
Öte yandan, ceza uygulanmasini öngören
esaslarin kanunla belirlenmesi zorunludur. Bu nedenle teblig hükmü ile cezai yaptirim öngören düzenlemelerin getirilmesi de mümkün bulunmamaktadir.” (Dn.
3 . D. E.1999/2073, K.1999/4996, T.30.12.1999) (http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.htm) ( Erisim Tarihi: 10.5.2016).
[19]
Bu konuda bir eserde, Anayasanin 38.maddesindeki suç
ve cezada kanunilik
ilkesinin vergi cezalari
ile ilgisi üzerinde
durulmaktadir. Ilgili eserde bu hususta söyle denmektedir. “ Suç ve cezada kanunilik ilkesi Anayasamizin 38.maddesine, “ Kimse isledigi
zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadigi bir fiilden dolayi cezalandirilamaz. Kimseye suç
isledigi zaman kanunda o suç için konulmus cezadan daha agir bir ceza
verilemez. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur”
hükmüyle yansimistir. Buna göre, suç islendigi zaman yürürlükte bulunan kanuna
tabidir, bu kanunun suç saydigi fiiller yürürlükteki ceza hükümlerinden daha
agir olmamak kaydiyla cezalandirilabilirler ve suç ve cezalar ancak kanunlarla
belirlenebilirler. Bireylerin temel hak ve hürriyetlerini güvence altina almayi
amaçlayan bu hükügmler aynen vergi hukukunda da geçerlidir. Yani vergi cezalari
da ayni hükümlere tabi olacak ve ayni
kurallara riayet edilerek uygulanacaklardir. “ (Ersan ÖZ., Vergilendirmede Kanunilik
ve Türk Vergi Sistemi, Gazi Kitabevi, Aralik 2004,s. 132).