NAKİT SERMAYE
ARTIRIMLARINI TEŞVİKE SÜRE SINIRLAMASI
Dr. A. Bumin Doğrusöz
Dünya
/ 7.7.2022
6637
sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun “diğer indirimler” başlıklı 10.
maddesine eklenen (ı) bendi ile şirketlerin nakit yoluyla sermaye artırımlarını
teşvik etmek, bu yolla yabancı kaynak yerine özkaynağa yönelmelerini özendirmek
amacıyla bir teşvik düzenlemesi getirilmiş ve 1.7.2015 tarihinden sonra
uygulanmaya başlanılmıştır. Bu düzenlemeye göre; “sermaye şirketleri, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye
tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde
ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan
"Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı
yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin
sonuna kadar hesaplanan tutarın % 50’si” kurumlar vergisi beyannamesinde kurum
kazancından indirileceklerdir.
Bu % 50 oranı, Kanunun yayımından sonra 30.6.2015 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan
Bakanlar Kurulu Kararı ile bazı haller için yükseltilmiş, bazı haller için ise
sıfıra indirilmiştir. Gerek Kanun düzenlemesinin gerek Bakanlar Kurulu
Kararının uygulamasına ilişkin idari anlayış, 9 ve 10 sayılı Kurumlar Vergisi
Genel Tebliği ile açıklamıştır.
Bu
teşviğin uygulamasında da çeşitli sorunlar oluşmuştur. Örneğin nakden verilmiş
sermaye avanslarının veya ortakların şirkete nakden verdikleri borçların
sermaye eklenmesi yahut birikmiş kârların sermayeye eklenmesi, bu konudaki
sorunların başında gelmektedir. Bu sorunlar genelde idari düzenlemeyle değil de
ihtirazi kayıt yoluyla mahkemelerde ve genellikle mükellef lehine
çözülmektedir.
İndirim
uygulamasında dikkate alınacak faiz oranı olarak “TCMB tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son
açıklanan “Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Ortalama Faiz
Oranlarından ‘Ticari Krediler (TL Üzerinden Açılan) (Tüzel Kişi KMH ve Kurumsal
Kredi Kartları Hariç)’ faiz oranı” dikkate alınmaktadır (9 sayılı
Genel Tebliğ).
Söz konusu oran Merkez Bankası
verilerine göre 2015 yılında % 14,65, 2016 yılında % 13,57,
2017 yılında % 17,06, 2018 yılında % 27,04, 2019 yılında % 12,02, 2020 yılında % 19,62 ve
nihayet 2021 yılında % 24,51 olarak gerçekleşmiştir.
Oranların yüksekliği,
nakdi sermaye artırımından yararlanmış mükelleflerin giderek daha yüksek
oranlarda indirimden yararlanır hale gelmeleri sonucu, büyük bir ihtimalle
vergi harcamalarını azaltmak ve bu suretle vergi hasılatında artış sağlanmak
amacıyla, başlangıçta nakdi olarak artırılan sermayenin şirkette korunduğu (sermaye
azaltımı yapılmadığı veya şirket tasfiyeye girmediği sürece) teşvikten yararlanılmasına
yönelik düşünceden vaz geçilmiş ve bu teşviğin süreli olarak uygulanması tercih
edilmiştir.
Bu düşünce ile (ki bu
benim düşüncem. Çünkü sınırlandırmaya ilişkin madde gerekçesinde niçin
sınırlandırma yoluna gidildiğine ilişkin bir gerekçe yoktur) teşviği düzenleyen
KVK md. 10/1-ı hükmüne, “bu indirimden, sermaye
artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana sözleşmenin tescil
edildiği hesap dönemi ile bu dönemi izleyen dört hesap dönemi için ayrı ayrı
yararlanılır” cümlesi eklenmiştir. Bu cümle Kanunun yayım tarihi olan 5 Temmuz
günü yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla 5 Temmuzdan sonra nakdi sermaye
artırımını tescil ettiren bir sermaye şirketi, bu teşvikten bu yıl ve önümüzdeki
dört yıl yararlanabilecektir. Bu yılı izleyen 5. Yılda artık bu teşvike göre indirim
tutarı hesaplanmayacaktır. Ancak hesaplanma yapılabilen son yılda indirilemeyen
bir tutarın kalması halinde, izleyen yılda indirim hakkı bu tutarla sınırlı
olarak kullanılabilecektir.
Öte yanda Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen bir geçici madde ile
bu değişikliğin yürürlüğünden (5 Temmuzdan) önce kurulmuş veya nakdi sermaye artırımı
yapmış şirketlerin de, 2022 yılı için faiz indiriminden yararlandıktan başka
izleyen dört yıl daha indirimden yararlanma hakları kabul edilmiştir. Buna
göre, örneğin 2018 yılında kurulmuş veya nakdi sermaye artırımı yapmış bir
şirkette, 2022 yılı ve izleyen dört yıl daha bu teşvikten yararlanmaya devam
edecektir. Bu geçici madde düzenlemesinin, süre sınırlamasının anılan durumda olanlar için
bir sürpriz olmaması ve hukuk güvenliğini temin amacı taşıdığı söylenebilir.
Tabii burada birkaç yıl üst üste veya bir – iki yıl arayla sermaye
artırımı yapmış bir şirketin sermaye azaltımı yaptığında, önce hangi yılın
artırımının indirim konusu yapılacağı tartışmasının doğması da pek muhtemeldir.
Bu konuda idari yorum yine önem taşıyacaktır.
Bu yönde süre kısıtlaması getiren düzenleme yapılırken, teşviğin söz
ettiğim uygulama sorunları da konuya ilişkin yargı kararları da taranarak
çözülse idi, sanırım daha isabetli olurdu.
Sadece hazine gelirlerini düşünerek yapılan düzenlemelerle
maalesef uygulama sorunları çözülemediği gibi mükellef nezdinde vergiye uyumu
sağlamak da mümkün olamamaktadır.