MÜCBİR
SEBEBİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya Gazetesi / 31.3.2020
İçinde bulunduğumuz küresel salgın hastalığın mali
mükellefiyetler ile bu mükellefiyetlerden kaynaklanan ihtilaflara etkisi
konusunda, şu ana kadar iki önemli yeni düzenleme karşımıza çıkmıştır. Bunlardan birincisi 518
sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğidir (24.3.2020 günlü mükerrer Resmi
Gazete’de yayınlanmıştır). İkincisi ise
7226 saylı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’dur (26.3.2020
günlü mükerrer Resmi Gazete’de yayınlanmıştır).
Geçmişte hemen her
konuda mevzuatımız hazırlanırken yeterli tartışmalara girilmemesi, yeter
derecede görüş alınmaması veya itibar edilmemesi yahut bu tartışmalara dahi
zaman bırakılmaması neticesinde bu tip detay konulara ve olasılıklara fazla
önem verilmediği için bu salgın hastalıkla birlikte bir anda mükellefler, idare
ve davası olanlar ne yapacaklarını şaşırmıştır. Kısacası mevzuat yetersiz
kalmıştır. Bu nedenle, önceleri sirküler veya genel yazılarla sorunlar
çözülmeye çalışılmış, ancak yeterli olmayınca bahsettiğim iki temel düzenleme
karşımıza çıkmıştır.
Bu temel
düzenlemeler ise doğal olarak hızla hazırlandığı için yine yetersiz kalmıştır.
Pek çok sorun veya konu aydınlığa kavuşmak için beklemektedir. Ve tartışma konuları
çoğalmaktadır.
Önce şunu
söyleyeyim. Bu düzenlemeler niçin veya kimin için çıkartılmıştır. Bu
düzenlemeler, zor durumda olduğu kabul edilenler için çıkartılmıştır. Kim zor
durumdadır. Hiç şüphesiz vatandaş veya mükellef. Demek ki bu düzenlemelerdeki,
belirsizlikleri, zor durumda olan mükellefler lehine yorumlamak, anlamlandırmak
ve çözmek gerekmektedir. Devletin veya hazinenin zor durumda olduğu kabul
edilemez. Çünkü Devlet, zor durumlarla mücadele etmek üzere vardır ve vazifelerin
çoğu sosyal devlet olarak üzerine düşmektedir.
Tartışmalı konulardan bir kısmını geçen yazımda
yazdım. Örneğin gelir vergisi mükellefleri 1 Nisan ilâ 30 Haziran arasında mücbir
sebep içerisindeyseler, 24 Nisana kadar Şubat KDV beyannamelerini nasıl
vereceklerdir. 30 Nisan gününe kadar gelir vergisi beyannamelerini nasıl
vereceklerdir. Bu tarihler sirküler ile belirlendiğine göre, genel tebliğden
üstün müdür ki, bu tarihlere itibar
edeceğiz. Defter beyan sisteminde kayıtlar açısından, yine KDV beyannamelerinin
verilme sürelerine kadar kayıt yapılabilecek midir? Henüz bir açıklama yok.
Mali idare susuyor.
Bu gün içerisinde bulunduğumuz zor durum veya
mücbir sebebin, veraset vergisi bakımından söz konusu olmadığını her halde
kimse söyleyemez.
O halde burada sorun, Hazine ve Maliye Bakanlığının
mücbir sebebi kısıtlama, bir başka deyişle mükellef türleri yahut sektörlere
göre belirleyip sınırlandırma yetkisinin olup olmadığı noktasındadır. Böyle bir
sınırlandırma yetkisi olmadığına göre, Genel Tebliğin belirlemesi, tespit ve
ilan noktasındır. Statü yaratıcı mahiyette değildir. O halde tebliğin kapsamı
dışında kalan mükellef veya sektörler de mücbir sebep içerisinde olduklarını
her zaman iddia edebilirler. Her halde yargı da, sen sayılan sektörlerden
değilsin, salgın seni ilgilendirmiyor demeyecektir. Zira salgın, ulusal bile
değil, küreseldir. Yayıncı mücbir sebep içerisinde de kitapçı değil midir.
Sinema filmi çeken mücbir sebep içerisindedir de dizi film çeken değil midir.
Mücbir sebep bağımsız denetim veya yeminli mali müşavirlik şirketleri için söz
konusu değil midir. Bu virüse mutasyona uğrayıp kendini geliştirmiş virüs
deniliyorsa da bu virüs denetçi ve yeminli mali müşavirlerin şirketlerini ayırt
edecek kadar gelişmemiştir. Pek çoğunun şirketi tatildir. Bu güne kadar kimsenin
önemsemediği NACE kodları birden bire çok önemli hale gelmiş ve pek çok
mükellefi zor durumda bırakmıştır. Ferdi olarak çalışan YMM veya bir mühendis,
gelir vergisi olarak mükellefi mücbir sebep içerisindedir, ancak şirket
kurmuşlarsa mücbir sebep içerisinde değildir. Burada her halde virüs tüzel
kişilere bulaşmaz görüşünü savunmak da mümkün değildir.
O halde genel tebliğ düzenlemesi, sektör veya
mükellef ayırımı yapması bakımından hatalı ve sorunlara yol açacak
niteliktedir. Bence tüm gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri kapsama
alınmalıydı.
İdarenin bu süre
içerisinde tebligat yapmasına ilişkin bir durdurucu işlem göremedim. İdarenin
defter ve belge isteme yazılarındaki sürelerin, indirim talep etme veya
uzlaşmaya müracaat sürelerinin mücbir sebep karşısındaki durumunun acilen
açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 65 yaşındaki bir mükellefe, 10 Mart günü
vergi ceza ihbarnamesi tebliğ edildi ise, bu mükellefin indirim talep etme veya
uzlaşmaya gitme süresi bakımından mücbir sebep içerisinde olmadığı söylenemez.
Çünkü sokağa çıkamaz. Muhasebecisi ile görüşüp ondan yardım almadan bu
başvuruları da yapamaz. Muhasebecisini evine çağırsa bir dert, çağırmasa ayrı
bir dert. Şimdi bu mükellefe, “mücbir
sebep sadece ödeve ilişkin süreleri etkiler, haklara ilişkin süreleri
etkilemez” denilmesi, bir haksızlık değil mi?
İndirim veya
uzlaşmaya müracaat gibi haklar konusuna da ayrıca bakmak gerekiyor. Bu konudaki
sıkıntıda geçmişte mücbir sebebi ödevlerle ilgili görüp sınırlayan, haklar
konusunda “kusura bakmayın” diyen içtihatlardan kaynaklanmaktadır. Mükellef
hakları düşünülmeden ve görevin öte yanının hak olduğu, bunların birbirinden
ayrılmazlığını dikkate almadan, insan unsuru dikkate alınmadan lafzi yorumlarla
hazine lehine verilen kararlar şimdi sorun yaratmıştır.
Burada benim beklentim, haklar konusundaki bu
boşluğun idare tarafından mükellef lehine yorum yolu ile doldurulmasıdır. Verginin
yasallığı ilkesi, mükellef aleyhine genişletici yorumu yasaklar, mükellef
lehine yorumu kısıtlamaz. Çünkü bu ilke hazine için değil, kişiler için vardır.
Bu noktada verilmiş uzlaşma günlerinin mücbir sebep
halinin kalkmasından sonraya erteleyen vergi idaresi uygulamasının varlığından
söz ediliyor. Güzel ve yerinde bir uygulama. Ancak bu konuların bir genel
düzenleyici işlemle açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.
Dediğim gibi. Mücbir
sebep uygulama ve alt mevzuatı koşullara göre yeni oluşuyor. Zaman içerisinde
her şeyin yerine oturacağı inancındayım. Şimdilik önemli olan bu kötü günleri,
bu badireyi sağlıkla, bu virüsle
karşılaşmadan atlatmak.