KURUMLARIN SORUNLARI

23.04.2020 Dr. Bumin DOGRUSÖZ - 1582 görüntülenme YAZDIR

KURUMLARIN SORUNLARI

Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ

Dünya Gazetesi 26.4.2018

Hatırlanacağı gibi 2006 yılında 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun yerini 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu aldı. O günden bu yana yaklaşık 12 yıl geçti. Kanunun bir çok hükmü başarı ile yaşama aktarıldı. Ama bazı hükümleri aynı başarıyı sağlayamadı. Bu başarıyı sağlayamama bazı noktalarda idarenin anlayış ve tutumundan bazı noktalarda ise çelişkili içtihatlardan kaynaklandı. Özellikle transfer fiyatlandırması veya örtülü sermaye gibi bazı düzenlemeler ise şirketler dünyasında sıkıntılara yol açtı.

Pek çok temel Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu veya İhale Kanunu gibi temel kanunlar, günümüze kadar pek çok değişiklik geçirirken, onlara nazaran 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu - hükümetlerin izlediği politikalara göre istisna düzenlemesi ekleyen değişiklikler bir kenara bırakılırsa – çok az değişiklik geçirmiştir. Bu açıdan bakılırsa başarılı bir Kanundur. Başarılı olmasını biraz da “ortak aklın” eseri olarak geniş katılımlı Vergi Konseyi tarafından hazırlanmasına borçludur. Bu çalışmaya, Tasarı üzerinde son söz sahibi olan Maliye Bakanlığı pek az müdahale etmiş ve öylece Meclise sunulmuştur.

Ancak tabii ki, siyasal/ekonomik politikalardaki gelişmeler, teknoloji dünyasındaki ilerlemeler ve bunları yansıtan iş dünyası aktörlerindeki yapısal değişimler, Kurumlar Vergisi Kanununun da gözden geçirilmesi gerekli kılmıştır. En basitinden, Kurumlar Vergisi Kanununun yürürlüğe girişinden sonra yeni bir Ticaret Kanunu yürürlüğe girmiş, OECD nezdinde BEPS diye adlandırılan bir takım kurallar benimsenmiş, sanal iş yeri gibi yeni oluşumlar ve giderek ağırlığı artan elektronik ticaret yeni bir ticaret şekli olarak karşımıza çıkmış ve sanal platformlar üzerinden ticaret yapılmaya başlanılmıştır.   

Bu yıl ise içinde bulunduğumuz salgın hastalık dolayısıyla bu sorunlara, umarım bu yılla sınırlı kalacak, ancak geleceğe yönelik olarak mutlaka tedbirler demetinin kapsamına alınmasına gereken yeni sorunlar eklendi.

Kurumlar, hangi ölçütlerin dikkate alındığını kestiremediğim şekilde ikiye ayrıldı. Mücbir sebep içinde olanlar ve olmayanlar şeklinde. Ulusal bile değil, küresel bir salgınla karşı karşıya olmamıza karşılık,  şirketleşmiş yayıncı mücbir sebep içerisinde kabul edildi, kitapçı dışarıda bırakıldı. Sinema filmi çeken şirket mücbir sebep içerisinde kabul edildi, dizi film çeken şirket kapsam dışı kaldı. Anonim şirket kurarak rehberlik hizmeti verenler kapsam dışında kaldı, ancak bu rehberler kollektif şirket kurarak hizmet veriyorlarsa mücbir sebep içinde kabul edildi. Muhasebeci ve mali müşavirler kapsam içinde kabul edildi, ancak şirketleştilerse kapsam dışı bırakıldı.

Oysa mücbir şirketten, salgının yarattığı olumsuz ortamdan bütün şirketler etkilendi zaten bu yüzden KDV iadeleri de aksadı. İhracatçı şirketin tedarikçisi mücbir sebep kapsamı içinde olup, beyannamelerini vermiyorsa iade alamaz ve kendisini döndüremez hale geldi.

Öte yandan sermaye şirketlerinin, kâr dağıtımlarına da, 2019 yılı kârının % 25’i şeklinde bir sınırlandırma geldi. Bu sınırlandırma da hem kişi ortakları hem de kurumsal ortakları zor durumda bıraktı. Bu sınırlandırmanın istisnaları da henüz açıklanmadı. Bütün geliri ortaklarından aldığı kâr payı olan, büyük krediler kullanmış holdingler de zora girdi.

Vergi hukuku dışındaki diğer düzenlemelerin de hem kendi içindeki yetersizlikleri hem de vergi mevzuatı ile uyumunun dikkate alınmaması da kurumları zor durumda bıraktı. Örneğin ücretsiz izne çıkartılan personelle ikale sözleşmesi yapılıp yapılamayacağı, kısa çalışma ödeneği alan personele atıfet kabilinden ödeme yapılırsa gider yazılıp yazılamayacağı soruları açıktadır.

Bu noktada Hazine ve Maliye Bakanlığının insiyatif alıp, vergi alanında şu ana kadar düzenleyici işlemlerle oluşan geçici/yeni düzenlemeleri bir bütün haline getirmesi, aradaki boşlukları ve doğmuş eşitsizlik veya haksızlıkları bu kapsamda gidermesi ve ayrıca diğer hukuk alanlarında (özellikle iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku alanlarında) yapılan düzenlemeleri de vergisel sonuçları itibariyle (ve belki ilgili bakanlıklarla da görüşüp, o alanlardaki sorunları da açıklığa kavuşturacak şekilde) açıklığa kavuşturmaktır.

Hem bu konuda hem alınabilecek tedbirler konusunda, belki çeşitli idarelerin ve idarecilerin, akademisyenlerin, TÜSİAD, MÜSİAD gibi sivil toplum ve TÜRMOB, TOBB gibi meslek kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla oluşan bir geçici “Mali Mevzuat Kurulu” oluşturulabilir. Bu konularda mevzuatı mevcut Vergi Konseyi, Vergi Danışma Komitesi, Mükellef Hakları Kurulu gibi kurumlardan da tabii ki yararlanılabilir. Bu kurulların elektronik ortamda toplantılar yapmasına öneriler oluşturmasına hiçbir engel yoktur.

Yoksa bu salgın hastalık dolayısıyla yayınlanan düzenleyici işlemleri izlemek, aralarındaki ilişkiyi kurabilmek, giderek uygulama sorunlarına yol açabilecek düzeyde güçleşmektedir.