ADLİ TATİL VE ÇÖZÜLEMEYEN SÜRE KARMAŞASI
Dr. A. Bumin
Doğrusöz
Dünya / 14.7.2022
İdari Yargılama Usulü Kanununun 6494
sayılı Kanunla değişik 61. maddesi ile 20 Temmuz ilâ 31 Ağustos (bu günler de
dahil) arasındaki günler adli tatil süresi olarak belirlenmiştir. Hukuk
Muhakemeleri Kanunu (md. 102), Ceza Muhakemesi Kanununu (md. 331), Danıştay
Kanunu (md. 86), Sayıştay Kanunu (md. 101), Anayasa Mahkemesinin Kuruluş
Kanunu, Askeri Yargıtay Kanunu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu (md 85),
Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu (md. 5), gibi Kanunlarda da paralel düzenlemeler
yapılarak, adli tatilin süresi konusunda yargı kolları arasında birlik
sağlanmıştır.
Bu düzenlemeler uyarınca 2022 yılının adli tatili 20 Temmuz Çarşamba
günü başlayacak ve 31 Ağustos akşamına kadar sürecektir. Dolayısıyla yeni adli
yıl, 1 Eylül Perşembe günü başlayacaktır.
Adli tatilin en önemli etkisi, süreleredir. Yazımda konuyu, vergi
yargısı bağlamında ele alacağım.
İYUK’un 8/3. maddesine göre, “Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya
ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen
tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılır.”
Bu hükmün kapsamına, İYUK’da yazılı bütün süreler, dava açma süreleri
(bu Kanunla belirlenmiş dava açma süreleri), idarenin veya davacıların cevap
süreleri, istinaf veya temyiz yoluna başvuru süreleri, -20.7.2016’den önce
açılmış davalarla ilgili olarak - karar düzeltme süresi girmektedir.
Dolayısıyla 20 Haziran gününden itibaren 2 Ağustos tarihine kadar
tebliğ edilecek vergi ceza ihbarnamelerine karşı 7 Eylül mesai saati bitimine
kadar (UYAP üzerinden yapılacak işlemlerde gün sonuna kadar) dava açmak mümkün
hale gelmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, sürenin son
gününün adli tatil içerisine rastlamasıdır. Örneğin, 5 Temmuz günü tebliğ
edilen vergi/ceza ihbarnamesine karşı 30 günlük dava açma süresinin son günü olan
4 Ağustos, adli tatil içerisinde kaldığından, süre 7 Eylül mesai saati bitimine
kadar uzayacaktır. Buna karşılık, 2 Ağustos günü tebliğ edilen vergi/ceza
ihbarnamesine karşı dava açma süresinin son günü 1 Eylül olduğundan ve bu tarih
adli tatil içine rastlamadığından, dava açma süresi uzamayacak ve 1 Eylül Çarşamba
günü sona erecektir.
Burada hemen belirtelim, dava açmak veya yukarıda sıraladığımız diğer
adli başvuruları yapmak isteyenlerin, adli tatilin bitmesini beklemelerine
gerek yoktur. Adli tatil içerisinde de, dava açılabilir veya diğer dilekçeler
verilebilir.
İYUK’un 8/3. maddesinin adli tatil dolayısıyla
uzayacağını belirttiği süreler, İYUK’da yazılı sürelerdir. Diğer Kanunlarda
yazılı süreler konusunda, mevzuatımızda netlik yoktur. Örneğin ödeme emrine
karşı açılacak davalarla ilgili süre, İYUK’da değil, Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanunda (15 gün) yer almıştır. Bu sürelerin sonunun adli tatile
rastlaması halinde, bu sürenin de uzayıp uzamayacağı tartışmalıdır. Bu konudaki
içtihatlar da çelişkilidir. Bu nedenle, sürelerin İYUK dışında diğer Kanunlarda
yazılı olduğu hallerde, ilgili Kanundaki süreye itibar etmekte yarar vardır.
Yanılgılara ve hak kayıplarına da yol açan bu belirsizliğin,
giderilmesi ve bütün dava açma sürelerinin adli tatilden etkileneceğinin
kanunda açıklıkla belirtilmesi zorunludur. Önerimiz, Kanunun 8/3. maddesinde
yer alan “Bu Kanunda yazılı sürelerin”
ibaresinden sonraya “ve diğer Kanunlarda idare
veya vergi mahkemelerinde dava açma süresi olarak belirlenmiş sürelerin” ibaresinin
eklenmesidir. Böylece, sorun ve duraksamalar ortadan kalkar. Bu öneriyi defalarca yapmamıza rağmen,
duraksamalara yol açan bu düzenleme eksikliği giderilmemektedir.
Adli tatilde, adli yargıda bütün mahkemeler tatil yapmaz. Örneğin, sulh
hukuk mahkemeleri, iş mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, icra daireleri
çalışmalarına devam ettiği gibi, bazı davalara adli tatilde de devam edilir (örneğin
basit yargılama usulüne tabi davalar gibi). İdari yargıda da her bir Bölge
İdare Mahkemesi görev alanı içerisinde çalışmak üzere “nöbetçi mahkeme”ler
oluşturulmaktadır. Bu Nöbetçi Mahkemeler, sadece adli tatil süresince görev
yaparlar ve yürütmenin durdurulması taleplerinin değerlendirilmesi, delillerin
tespiti gibi işlerle kanunun belli süreler içerisinde yapılmasını istediği
işlerle ilgilenirler. Benzeri uygulama Danıştay için de söz konusudur.
Son zamanlarda yürütmeyi durdurma kararlarına karşı itiraz süresinin
sonunun adli tatile rastlaması da tartışmalı hale gelmiştir. Bu konuda da,
itirazı değerlendirecek olanın nöbetçi daire olduğu, nöbetçi dairelerin ise
adli tatilde de çalıştığı, bu nedenle yürütmeyi durdurma veya durdurmama
kararlarına yapılacak itirazlarda sürenin adli tatil dolayısıyla uzamayacağı
ileri sürülmektedir. Nitekim aksi yönde olduğu gibi, bu yönde de istinaf
mahkemesi kararları vardır. Öte yandan aynı tartışmanın 61/1. maddede yer alan “yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin
bulunduğu il merkezi dışında kalan ve sadece bir idare veya bir vergi mahkemesi
bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri çalışmaya ara vermeden
yararlanamazlar. Bu mahkemeler, görevlerine devam ederler” düzenlemesi
ile ilgili olarak da yaşanabilir. Burada da bu mahkemeler için sürelerin adli
tatil dolayısıyla uzamayacağı ileri sürülebilir. Bu konulara da dikkat etmek
gerekiyor.
Benim gördüğüm, yargıya erişim gibi bir temel hakkın en önemli noktası olan
süre konusunu dahi, bir basit düzenlemeye kavuşturamamış, kişilerin kafasını
karıştırıp, hak kaybına yol açacak şekilde oldukça karmaşık hale getirmişsiz. Süre
konusunda daha önce de yazdığım pek çok karmaşık sorun vardır. Bu konuya hemen
her adli yıl başında değinmeme rağmen, maalesef yasakoyucu bu konuya bir türlü
el atmamakta ve sırf bu yüzden pek çok hak kayıpları yaşanmaktadır.
Benim bu konudaki önerim ise, ileride bir süre tartışması yaşamamak,
bir hak kaybına uğramamak için, adli tatili boş verip, dava açma, cevap verme,
temyiz veya itiraz/istisnaf başvurusunda bulunma, karar düzeltmesi gibi
işlemleri sanki tatil yokmuşçasına süresinde yapmanızdır.