KURUM KAZANÇLARININ BEYANINDA TARTIŞMALI
KONULAR
Dr. A.
Bumin DOĞRUSÖZ
Dünya
Gazetesi / 21.4.2022
Kurumların
2021 yılı kazançlarını yıllık beyanname ile beyan dönemi 5 Mayıs akşamına kadar
devam ediyor. Bu yıl da beyan konusunda pek çok duraksama yaratan konu var. Bu
gibi konular her yıl giderek artıyor. Bu konuların bir kısmı idari anlayışın
yetki sınırlarını zorlamasından, yasallık ilkesini aşarak esasa ilişkin
kısıtlayıcı anlayış sergilemesinden, bir kısmı da idari anlayışla yargı
anlayışı arasındaki görüş ayrılıklarından diğer bir kısmı da mevzuatın
tartışmalı düzenlemelerinden kaynaklanıyor. Bütün bu konular, pek çok mükellef
tarafından beyana ihtirazi kayıt konularak yargıya taşınıyor. Bir gurup mükellef
ise kendi anlayışına göre beyanda bulunarak konuyu inceme riskine bırakıyor ve
sonra da matrah artırımı beklentisi içerisinde bekliyor, incelenirsek de affa
gireriz diyor. Ben de pek çoğunu çeşitli yazılarımda dile getirmiş olmakla
birlikte, bu yılın ihtilaf yaratmaya aday ve bildiğim kadarı ile ihtirazi kayıt
konusu yapılan veya yapılması düşünülen sıkıntılı konularını listeleyeyim
istedim.
Sorunlu
konuların başında finansman gider kısıtlaması konusundaki idari anlayışı
yansıtan Genel Tebliğ düzenlemesinden kaynaklanıyor. Bu konuda; finansman
giderlerinin uygulamada netleştirme konusu yapılmadan dikkate alınmasının mali
güç ilkesini zedelediği, kısıtlama oranını belirleyen Cumhurbaşkanı Kararından
önce kullanılmış kredilerin uygulamaya dahil edilmesinin hukuki güvenlik ve istikrar
ilkesini zedelediği, yabancı kaynak tanımı ve kapsamının çok geniş olarak
yapılması ve bu suretle özünde yabancı kaynak niteliğinde olmayan kalemler
uygulamaya dahil edilerek kanunen kabul edilmeyen giderlerin kapsamının
genişletildiği, ayrıca özkaynakların düzeltilmeden dikkate alındığı ve bu
suretle mali güç ilkesinin zedelendiği iddiaları göze çarpmaktadır. Bu konular şimdilerde,
yargıya taşınmak üzere ihtirazi kayıt konusu yapılmaktadır.
Bir
diğer sorunlu konu da kur korumalı mevduat hesaplarını teşvik maksadıyla
getirilen ve dövizlerini bozdurarak bu tür hesapları açan kurumların yılın son
üç ayına ilişkin kur farkı gelirlerini istisna eden düzenlemeye ilişkin. Konuya
ilişkin idari açıklamada hesaplama yönteminin ilk giren ilk çıkar (FİFO)
yöntemi olarak belirlenmesinin kurumların istisnadan yararlanma haklarını
kısıtladığı ve bu konuda idari anlayışla uygulamanın yönlendirilmesinin mümkün
olmadığı, Kanunda bir yetki verilmediği ve hatta verilemeyeceği iddiası da
ihtirazi kayıtlarda yer alacak gibi görünmektedir.
Uygulamada
sorun yaratan ve mükelleflerce ihtirazi kayıt yolu ile yargıya taşınan /
taşınacak konulardan biriside ortaklarca şirkete nakden verilmiş borçların
sermayeye eklenmesi durumunda, sermayeye eklenen tutarın nakdi sermaye
artırımını teşvik düzenlemesinden yararlandırılmaması. Bu sorun da idari
anlayıştan kaynaklanmaktadır. Geçmiş yıllarda bu konuda ihtirazi kayıt yolu ile
beyanda bulunarak açılmış davalarda kararların mükellefler lehine oluştuğu da
dikkate alınırsa, mükelleflerin haksız olduğu söylenemez.
İhtirazi
kayıt konusu yapıldığını gözlemlediğimiz bir diğer konu da kurumların
gayrimenkul satış kazancı istisnasını düzenleyen 5/1-e maddesi ile ilgili.
İdari anlayışın fiili durumu (özü) dikkate almayarak sadece ana sözleşmeye
itibarla şirketleri gayrimenkul ticareti yapan şirket kabul etmesi veya bir
defalık kiralama ilişkisini kiralama faaliyeti ile uğraşıldığının göstergesi
olarak alması ve bu konuda pek çok inceleme raporunun yazılmış olması,
mükellefleri ihtirazi kayıtla beyana zorlamaktadır.
Yukarıda
sıraladığım konular, ilk göze çarpanlardır. Yoksa mükelleflerce, iştirakin
zararla tasfiyesini kapatmış olmasından doğan zararın matrahın tespitinde
dikkate alınmamasından, özel iletişim verginin gider kabul edilmemesine kadar
pek çok konuda ihtirazi kayıtla duraksama yaşadıkları sorunu yargıya
taşıdıkları görülmektedir.
Bu
vesile ile ihtirazi kaydın ne olduğunu da söyleyelim. Kişilerin kendi
beyanlarına dayanılarak yapılan tarhiyat ve tahakkuk işlemleri aleyhine dava
açmaları mümkün değildir. Ancak kişilerin beyanlarında tereddütlerinin
bulunması, beyanlarını katılmadıkları idari anlayışa göre oluşturmuş olmaları ve
idari işlem beyanlarına istinaden oluşturulsa bile bir defa da yargı
denetiminden geçirilmesini istemeleri, en tabii haklarıdır. İhtirazi kayıt müessesesi, kişilere bu olanağı
veren bir müessese olup, beyannamenin verilmesinde konusu kısaca belirtilerek
“dava açma hakkım saklıdır” beyanında bulunulması ile kullanılır. İhtirazi
kayıtlı beyannamenin verilmesinden itibaren süresinde dava açılmaması halinde,
ihtirazi kayıt hükümden düşer ve bir sonuç doğurmaz.
İhtirazi
kayda dayalı olarak açılan davaların, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan
tarhiyatlara karşı açılan davalardan önemli bir farkı vardır. Burada açılan
dava, ihtirazi kaydı dikkate almayarak yapılmış tahakkuk işlemi aleyhine
açıldığından, ödeme mükellefiyeti kalkmaz, bir başka deyişle yürütme durmaz. Bu
yüzden bu gibi davalarda ayrıca yürütmeyi durdurma talebinde de bulunulması
gerekmektedir.