YURT DISI
ALACAKLARA KARSILIK AYRILMASI
Dr. Veysi Sevig
ITO HABER /24 Aralik 2018 Pazartesi
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’nci maddesi uyarinca
kurumlar vergisi, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi
kurum kazançlari üzerinden hesaplanmaktadir.
Safi kurum kazancinin tespitinde, Gelir Vergisi
Kanunu’nun ticari kazanç hakkindaki hükümleri uygulanmaktadir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 38’inci maddesinde ise
“bilanço esasinda ticari kazancin tespiti” tanimi yapilmistir. Bu tanimlamaya göre
“Bilanço esasina göre ticari kazanç, tesebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi
sonunda ve basindaki degerleri arasindaki müspet farktir. Bu dönem zarfinda
sahip veya sahiplerce:
- Isletmeye
ilave olunan degerler bu farktan indirilir.
- Isletmeden
çekilen degerler ise farka ilave olunur.
INDIRILECEK GIDERLER
Ticari kazancin bu suretle tespit edilmesi sirasinda
Vergi Usul Kanunu’nun degerlemeye ait hükümleri ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40
ve 41’inci maddeleri hükümleri uygulanmaktadir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun “Indirilecek Giderler”
baslikli 40’inci maddesinin birinci fikrasinin (1) numarali bendinde ticari
kazancin elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapilan genel giderlerin, (3)
numarali bendinde ise isle ilgili olmak kosuluyla mukavelenameye, ilam veya kanun
emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlarin, (7) numarali bendinde
ise Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrilan amortismanlarin, safi kazancin
tespitinde gider olarak indirilebilecegi hususu hükme baglanmistir.
Bilindigi üzere ticari kazancin tespitinde “tahakkuk
esasi ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir.
Tahakkuk esasi ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyla
kesinlesmis olmasi, yani geliri veya gideri doguran islemin tekemmül etmesinin
yani sira miktarinin ve islemden kaynaklanan alacaginin veya borcun ödeme
sartlarinin da belirlenmis olmasi gerekmektedir.
Dönemsellik ilkesinde ise mevcut gelir veya giderlerin
ilgili oldugu dönem kayitlarina intikal ettirilmesi gerekmektedir.
SÜPHELI ALACAKLAR
Vergi Usul Kanunu’nun “Süpheli Alacaklar” baslikli
323’üncü maddesinde ise “Ticari ve zirai kazancin elde edilmesi ve idame
ettirilmesi ile ilgili olmak sartiyla;
- Dava
veya icra safhasinda bulunan alacaklar;
- Yapilan
protestoya veya yazi ile bir defadan fazla istenilmesine ragmen borçlu
tarafindan ödenmemis bulunan dava ve icra takibine degmeyecek derecede
küçük alacaklar, süpheli alacak sayilir.
Yukarida yazili süpheli alacaklar için degerleme
gününün tasarruf degerine göre pasifte karsilik ayrilabilmektedir.
Bu karsiligin hangi alacaklara ait oldugu karsilik
hesabinda gösterilir. Teminatli alacaklarda bu karsilik teminattan geri kalan
miktara inhisar eder.
Süpheli alacaklarin sonradan tahsil edilen miktarlari
tahsil edildikleri dönemde kâr-zarar hesabina intikal ettirilir.
Yukarida yer alan kanuni düzenlemeler çerçevesinde
ticari kazancin elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava ve
icra safhasinda bulunan alacaklarla yapilan protestoya veya yazi ile bir
defadan fazla istenilmesine ragmen borçlu tarafindan ödenmemis olan dava ve
icra takibine degmeyecek derecedeki küçük alacaklar da süpheli alacak
sayildigindan yukarida belirtilen kosullari tasiyan alacaklar içinde karsilik
ayrilmasi mümkün bulunmakta olup, bu sartlardan herhangi birinin mevcut
olmamasi halinde ise süpheli alacak kaydina imkan bulunmamaktadir. Alacagin
yurt içinden veya yurt disindan olmasi bir önem tasimadigindan yurt disinda
olan alacaklar için de yukaridaki madde hükümleri geçerlidir.
KUR FARKLARI
Dolayisiyla mahkemeye dava veya icra merciine takip
dilekçesinin verilmis olmasi, alacagin dava veya icra safhasina intikal
ettigini gösterir, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapilan
basvurularin ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.
Yurt disindan olan alacaklarin süpheli hale geldiginin
ispatlanabilmesi için ticari is yapilan firmanin mukim oldugu ülkenin
mahkemelerinde dava açilmasi veya icra takibinde bulunulmasi gerekmektedir.
Yurt disindan olan alacaklarin dönem sonunda degerlemesi nedeniyle olusacak kur
farklari da asil alacagin akibetine tabi oldugundan asil alacak süpheli hale
geldikten sonra bu alacaga bagli olarak olusan kur farklari için süpheli alacak
karsiligi ayrilmasi mümkün olmaktadir.
Yurt disindan olan ve tahsil edilemeyen alacaklar için
borçlu firmanin mukim oldugu ülkenin mahkemelerinde dava açilmasi veya ilgili
ülkenin icra mevzuati uyarinca icra takibine baslanilmasi halinde alacagin
Vergi Usul Kanunu’nun 323’üncü maddesine göre süpheli hale geldigi kabul
edilebilecek olup söz konusu takiplere baslanildigi hesap döneminde karsilik
ayrilmasi mümkündür. (T.C Gelir Idaresi Baskanligi, Istanbul Vergi Dairesi
Baskanligi, Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlügü, 03.10.2018 gün
ve 62030549-125[6-2015/356]- 88114 sayili Mukteza)