VERGI USUL KANUNUNDA DEFTER ve BELGE IBRAZ ETMEME FIILI

02.03.2016 Dr. Ezhan DOGRUSÖZ- 6277 görüntülenme YAZDIR

       VERGI  USUL  KANUNUNDA  DEFTER  ve  BELGE  IBRAZ  ETMEME  FIILI

                                                                                                      M. Ezhan  Dogrusöz*

 

I- GIRIS

       Türk  Vergi  Hukukunda  vergi  kanunlarindan  dogan  ve  mükelleflerin  yerine  getirmek  zorunda  olduklari  çesitli  mükellefiyetleri  bulunmaktadir. Hukuk  düzeni  çerçevesi  içinde  bu  mükellefiyetler  yerine  getirildigi  ölçüde  de, bir  vergi  sisteminin  basarisi  söz  konusu  olacaktir. Öte  yandan, vergilemede, beyan  sisteminin  basarili  bir  sekilde  varligini  sürdürebilmesi  de  gene  defter  ve  belge  düzeninin  sihhatli  bir  sekilde  tatbikine  bagli  olmaktadir. Görüldügü  üzere  gerek  mükellefler  gerekse  de  vergi  idaresi  açisindan  önem  tasiyan  bu  konuda, irdelenmesi  gereken  hususlardan  biri  olarak,  defter  ve  belgelerin  ibrazi  konusu  ortaya  çikmaktadir. Çünkü  defter  ve  belgelerin  ibrazi  vergi  denetiminin  dolayisiyla  da  sonuçta, kayit  ve  beyan  düzeninin  basarisini  etkileyecek  bir  unsur  olacaktir.

        Bu  yazida, Vergi  Usul  Kanunumuzda  düzenleme  konusu  olan  defter  ve  belgelerin  ibrazi ve ibraz mecburiyetinin yerine getirilmemesi/getirilememesi  halleri    irdelenmektedir.

II- DEFTER  ve  BELGE   KAVRAMI   

        Gerçek  usulde  vergilendirme  rejiminin  ve  beyan  sisteminin de  geçerli  oldugu  vergi  düzenimizde  yapilan  beyanlarin  kaynagini  defter  kayitlari  ve  belgeler olusturmaktadir.

         Konuya  defterler  açisindan  bakilacak  olursa, Vergi  Usul  Kanununun  ilgili  hükümleri  ile  tutulmasi  gereken  defterler  belirlenmis  bulunmaktadir[1].

         Vergi  uygulamasinda  mükelleflerin  tutacaklari  defterlerin[2] hangi  maksatlari  saglayacak  sekilde  tutulmasi  gerektigi de, Vergi  Usul  Kanununun 171.maddesinde  belirtilmektedir[3].

         Belge  kavrami  ise,  bir olguyu, bir  gerçegi  bildirmek  için  düzenlenmis  ve  onaylanmis  yazi, vesika; bir  kimsenin  niteligini  ya  da  kendisine  verilen  bir  hakki  bildiren  kagit  olarak  ifade  edilmektedir[4].

         Vergi Usul  Kanununa  göre  düzenlenmesi  söz  konusu  olan  belgeler, “vesikalar”  baslikli  ikinci  kitap, üçüncü  kisimda  gösterilmis  bulunmaktadir[5]. Bu  belgelerin  yani  sira, Vergi  Usul Kanununun  mükerrer  257.  maddesi  uyarinca  ilaveten  tutulmasi  öngörülen  belgeler  de  ibraz  ve  muhafazasi  gereken belge  kavrami  içinde  yer  almaktadir[6]. Öte  yandan, muhasebe  kayitlarinin temelini  teskil  eden  her  türlü  belgenin  belge  kavrami  içinde  düsünülmesi gerekir. Örnek  olarak, kira  sözlesmesi, alim-satim  sözlesmesi, gayrimenkul  sermaye  iratlarinda  götürü  gider  usulünü  seçenlerin  gider  gösteriminde  giderleri  ile  ilgili  olarak  saklamak  zorunda  olduklari  belgeler  burada  belirtilebilir.   

       Vergi  Usul  Kanununda  belirtilmeyen  ancak  bu  Kanunun  disinda  diger  herhangi  bir  vergi kanunu  uyarinca  düzenlenmesi, ibrazi  ve  muhafazasi  gerekenler açisindan  da  ibraz  etmeme  suçu olusabilecektir[7].     

III- DEFTER  ve  BELGE  IBRAZ  ETMEME  FIILI

A- Genel  Olarak

          Hukuk  düzenimizde  gerek  defterler  açisindan  gerekse  de  belgeler  açisindan getirilen  bir  düzenleme  olarak  ibraz  mecburiyeti  büyük  önem  tasimaktadir.  Çünkü  bu  mecburiyet  ile,  etkin  bir  denetim  ve  bir  sistem  olarak  gerçek  usulün  dogru  ve  vergilendirmede  adaleti  saglayacak  surette  islemesi  gerçeklesecektir.  Ayrica  bu  konu  sonuçta, vergi  tahsilatini  da  ilgilendirmektedir.

         Ibraz  mecburiyeti, Vergi  Usul  Kanununun  (V.U.K.)  256. maddesinde  düzenlenmis  bulunmaktadir. Dolayisiyla, 256.  madde  düzenlemesi  konu  açisindan  yasal  kaynagi  olusturmaktadir. Ancak, muhafaza  mecburiyetine  de  tabi  olan  defter  ve  belgeler  açisindan  ibraz  mecburiyeti açisindan  tereddüde  sevk  edebilecek  bazi  hususlar  söz  konusu  olabilmektedir. Bu  hususlara  yazinin  devaminda  deginilecektir.

B-      Hukuki  Düzenleme 

      Vergi  Usul  Kanununun  256.  maddesi  düzenlemesi  dikkate alinirsa, bu  Kanunda  belirtilen  gerçek  ve  tüzel  kisiler  ile  V.U.K.’un  257.  maddesi  ile  getirilecek  zorunluluklara  tabi  olanlar  muhafaza  etmek  zorunda  olduklari  her  türlü defter, belge  ve  karneler  ile  vermek  zorunda  bulunduklari  bilgilere  iliskin  mikro  fis, mikro  film, manyetik  teyp, disket  ve  benzeri  ortamlardaki  kayitlarini  ve  bu  kayitlara  erisim  veya  kayitlari  okunabilir  hale  getirmek  için  gerekli  tüm  bilgi  ve  sifreleri  muhafaza  süresi içerisinde  yetkili  makam  ve  memurlarin  talebi  üzerine  ibraz  ve  inceleme  için  sunmak  zorundadirlar. V.U.K.’un  256. maddesinde  ifadesini  bulan  ve  belirttigimiz  ibraz  mükellefiyetine  uyulmamasi  V.U.K. md. 355  uyarinca özel  usulsüzlük  cezasi  kesilmesini  gerektirecektir[8]. 256. maddede  yazili  ibraz  zorunlulugu, Vergi Usul  Kanununun  253, 254  ve  255.  maddelerinde  yazili  olan  gerçek  ve  tüzel  kisilerle, ayni  Kanunun  mükerrer  257.  maddesinin  vermis  oldugu  yetkiye  dayanilarak, Maliye  Bakanliginca  yapilan  idari  düzenlemelerde  kendilerine  zorunluluklar  getirilenler için  öngörülmüstür[9].

      Maliye  Bakanliginca, tutulma, muhafaza  ve  ibraz  zorunlulugu  getirilen  defterlerin  de, 359. maddenin  “a”  fikrasi  bakimindan, “vergi kanunlarina  göre”  tutulan, muhafaza  ve  ibraz  mecburiyeti  olan  defter  olarak, kabulü  olanakli  midir? Fikrada  geçen,” vergi kanunlarina göre”  ibaresi, dar  anlamda  alinacak  olursa, bunun  pek  mümkün  olmadigi  görülür. Zira; vergi  kanunlarina  göre  tutulan, muhafaza  ve  ibraz  mecburiyeti  olan  defterler, bu anlamda, Vergi  Usul  Kanunu  ile  diger maddi  vergi  kanunlarinda  isim  olarak, tek  tek, sayilan  defterlerdir: Yevmiye  defteri, isletme  hesabi  defteri, bilanço  defteri  gibi. Buna  karsilik; ayni  defterlerin, 359. maddenin  “b”  fikrasina  göre, “ vergi  kanunlari  uyarinca”  tutulan, saklanma  ve  ibraz  mecburiyeti  olan  defter  olarak  kabulü  olanaklidir. Zira; anilan  fikrada  geçen, “ vergi  kanunlari uyarinca” ibaresi,”a”  fikrasinda  geçen, “vergi  kanunlarina  göre”  ibaresi  kadar  dar  anlamli degildir. “Vergi  kanunlari  uyarinca “  ibaresi, bu  kanunlarin  vermis  oldugu  izin  ya da  yetkilere dayanilarak, ilgili  makamlarca, tutulmalari, muhafazalari ve  ibrazlari  konusunda  zorunluluk  getirilen  defterleri  de  kapsayacak  anlam  genisligine  sahiptir. Bu  defterler, vergi  kanunlarina göre degil; fakat, bu  kanunlar  uyarinca tutulan, muhafaza ibraz  zorunlulugu  olan defterlerdir[10].             

     Defter  ve  belgelerin,  vergi  incelemesinde  incelemeye  yetkili  olanlara[11] ibraz  edilmemesi, V.U.K. md. 359  düzenlemesi  ile kaçakçilik  suçunu  olusturan  fiillerden  birini  teskil  etmektedir. 

     Vergi  incelemesi  amaciyla  istenen  defter, kayit  ve  belgelerin  belirlenen  süre  içinde  yetkililere  ibraz  edilmemesi  gizleme  suçunun  maddi unsurunu  olusturur[12]. Gizleme ile  fiziksel  olarak  ulasilmasi  mümkün  olan  defter  ve  belgelere  devletin ulasmasina  engel  olunmaktadir[13][14][15].

 Vergi incelemesinde; defter, kayit ve belgelerin vergi incelemesi amaciyla degil örnegin iptalleri için veya bir baska maksatla ibrazlari istegine uyulmamasi, bu suç yönünden gizleme sayilamaz; suçun maddi unsuru da geçeklesmez[16]. Fail, gerçek  kisilerdir. Tüzel  kisiler  suçun  faili  olamazlar. Gerçek  kisilerin  fail  olabilmeleri  için  mükellef  sifatini  tasimalari  gerekir. Bu  sifati  tasimamakla  birlikte  mükellef  gerçek  kisilerin  usulüne  uygun  olarak  görev  verdikleri  kisiler  de  suçun  faili  olabilirler. Tüzel  kisilerin, vergi  kanunlarinin  yükledigi  ödevleri yerine  getirmekle  görevli  kanuni  temsilcileri, tüzel kisiligi  olmayan  kuruluslarin idarecileri  veya  varsa  kanuni  temsilcileri  suçun  faili olabilirler[17].  

    Manevi  unsur  olarak, genel  kasit  yeterlidir. Gizlemedeki  amacin önemi  yoktur. Örnegin düzenlenen yaniltici veya sahte belgenin ortaya  çikarilmasini  önlemek  için  gizleme  suçunun  islenmesinde  oldugu  gibi[18].

    Defter, kayit  ve  belgelerin  gizlenmis  sayilmasi  için  gizlendigi  ileri sürülen    defter  ve  belgelerin; [19]

   -    mevcudiyeti  noter  tasdiki  veya  diger sekillerde  tespit  edilmis,

   -   makul  bir  mazeret  olmaksizin  inceleme  sirasinda  vergi  incelemesine  yetkili  olanlara   ibraz  edilmemis  olmalidir. Makul  mazeret, mücbir sebepler  disinda  mükellefin  durumuna  göre  degisebilir. Örnegin, yurt  disinda  tedavisi  süren  bir serbest  meslek  erbabina  defter  ve belgesini  ibraz  etmesi için  gönderilen  yaziya  cevap  vermeyen  mükellefin  süresinde  ibraz  ödevini  yerine  getirmediginden  söz  edilemez. Bu  nedenle  defter  ve  belgesini  ibraz  etmedigi  gerekçesiyle  kaçakçilik  suçu  ile itham  edilecek  mükellefin  durumunun da  arastirilmasi yerinde  olacaktir[20].                   

Üzerinde  durulabilecek  bir  baska  husus, V.U.K.’un 13.  maddesinde  düzenlenen  mücbir  sebep  halleri  defter  ve   belge  ibrazi  süresini  uzatmaktadir.[21]. Vergi  Usul  Kanununun  373.maddesine  göre, “ Bu  Kanunda  yazili  mücbir  sebeplerden  herhangi birinin vukua  geldigi  malum  ise  veya  tevsik  ve  ispat  olunursa  vergi  cezasi  kesilmez.“[22] Defter  ve  belgelerin  saklanma  süresi içinde, bunlari  saklamakla  yükümlü  olanlarin  iradesi  disinda  meydana  gelen  herhangi  bir sebeple  tamamen  veya  kismen  ortadan  kalkmasi  veya  kullanilamayacak  veya  faydalanilmayacak  hale gelmesi  mümkündür[23]. Mücbir  sebeplerin  vergi  ödevlerinin  yerine  getirilmesini  geciktiren  hallere  yönelik  bir  düzenleme  oldugu  dikkate  alinirsa, defter  ve  belge  ibrazi  ödevi  açisindan  da   bu  durumun mükellef  tarafindan kanitlanmasi  halinde  V.U.K. md. 373. maddesinden yararlanilabilecektir.

       Mükellefler defter  ve  belgelerin  irade  disi  elden  çikma  veya  kaybolmasi  halinde  durumu  zayi  belgesi  veya  zayi  belgesi  disindaki  inandirici  belge  ve  delillerle  ortaya  koymalidirlar. Örnegin, defter  ve  belgelerin  hirsizlik  sonucunda  elden  çiktigini  ve  bu  nedenle  ibraz  edemedigini  ileri  süren  mükellef, bu  baglamda  hirsizlik  olayinin  mücbir  sebep  olarak  kabul  edilebilmesi  için  geçerli  belgelerle  kanitlamasi  gerekir. Aksi  halde  defter  ve  belgeler  ibraz  edilmemmis  sayilir [24][25].  Vergi  Usul  Kanunumuzun 13. maddesinin  suçlar  açisindan  yorumlanmasi halinde, bu  nedenlerin  sadece  vergi  ödevlerinin  yerine  getirilmesine  engel  olacak  suçlarda  etkili  oldugunu  söylememiz  gerekir. Örnegin sahte  fatura  düzenleme, belgeler üzerinde  tahrifat  yapma  gibi  eylemler  vergi ödevlerinin  yerine getirildigi  olgusu  olarak  kabul  edilemeyecegi  için  bu  mücbir  nedenleri, bu  tür  suçlarda  kusurlulugu  kaldiran  neden  olarak  belirlememiz  olanagi  yoktur. Böylece  bir  eylemin  mücbir  sebep  altinda  yapildigini söyleyebilmemiz  için   öncelikle yapilan eylemin  vergi ödevinin yerine  getirilmesi  sirasinda olustugunu  saptamamiz  gerekir. Bununla  beraber  13.  maddede  sayilan  mücbir  sebeplerin  kusurlulugu  da  ortadan  kaldirmasi  olasiligi  halinde  burada  da  ceza  sorumlulugunun  bulunmadigini  söylememiz  mümkündür. Örnegin, yer  sarsintisi  nedeni  ile  veya  bir  yangin  sonucu  defterlerini  ibraz  etmeyen  kisi  mücbir  nedene  dayanarak  cezai  sorumluluktan  kurtulabilir[26][27]. Zayi  belgesi  alinmamasi  veya  Mahkeme  tarafindan  zayi  belgesi  isteminin  ret edilmesi  halinde, defter ve  belgelerin  ibrazindan  kaçinilmis  sayilacagindan  gizleme  fiili  islenmis  olur[28].    

       Mücbir  sebep  hallerinin ceza  mahkemelerince  verilecek  olan  kaçakçilik  cezalarina  etkisi yani  bu  nitelikteki  fiillerde  uygulanabilirligi  de  bir  baska  tereddüt  yaratan  husus  olmaktadir. Bu  noktada, V.U.K. md.373  düzenlemesinin  yetersiz  oldugu  ifade  edilebilir[29].                    

        Bir  baska  nokta  olarak,   Ceza  hukukumuzda  da  düzenleme  konusu  olan  sanigin  susma  hakkinin,  defter  ve  belge  ibrazinda da  uygulama konusu  olarak  ortaya  çikip  çikmayacagi da  doktrinde  tartisilmistir. Mevzuatimizda  da  deginilen  bir  kavram  olarak  susma hakkinin[30]  mükellefin  defter  ve  belge  ibrazi  ödevinde  de  dikkate  alinip  alinmayacagi  üzerinde  durulmustur.      

       Kisinin kendi aleyhine delil vermesini saglayacak sekilde “zorlayici” yöntemlere basvurulmasi, susma hakkinin ihlali sonucunu verir. Bu konuda iki problem alani, zorlayici yöntemin, ne olduguna dair ölçü veya ölçüler ile susma hakkinin kapsamidir. Bu sonuncu noktadan kasit, susma hakkinin sadece ifade ve beyana dönük olup olmadigi, belgeleri de kapsayip kapsamadigidir[31].

        Susma  hakki, Avrupa  Insan Haklari  Sözlesmesinde  ve  özellikle  adil  yargilanma  hakkina iliskin  md.6/1’de  açikça  ifade  edilen  bir  hak  degildir. Oysa, Birlesmis  Milletler  Kisisel  ve  Siyasi  Haklar  Uluslar arasi  Sözlesmesinin  adil  yargilanma  hakkina  iliskin  14.  maddesi, Avrupa  Insan  Haklari  Sözlesmesinden  farkli olarak,” hakkinda  bir  suç isnadi  bulunan  bir  kimsenin, bu  isnadin  karara  baglanmasinda, …  kendi  aleyhine  taniklik  yapmaya  veya  bir  suçu  itirafa  zorlanmama  hakkina  sahip  oldugunu”  belirtmektedir. Avrupa  Insan  Haklari  Mahkemesi, susma  hakkinin, adil  yargilanma  hakkina  iliskin 6.  maddenin  içeriginde  yer  aldigini  ortaya koymustur[32]

      Bir  tanimla  susma  hakki, kisinin  kendi  aleyhine  hukuksal  bir  hal  yaratacak  beyan, bilgi  ve  delil  vermek  zorunda  birakilmamasini  ve  bu  hakki  kullanmasinin da  gene  kendi  aleyhine  bir  hal  yaratmamasini  ifade  etmektedir.

      Mükellefin  vergilendirmeye  iliskin  faaliyetlerinin  takip  ve  tespitinde  belirli  bir  muhasebe  düzenine  tabi  kilinmasini  dolayisiyla  defter  tutmasini, belge  alip  vermesini, ibraz  ve  saklama  (muhafaza)  yükümlülügü altina  girmesini  gerekli  kilan  gerçek  usul  ve  beyan  sistemi  ideal  olan  vergilendirme  sistemidir.  Beyan  sisteminin  dayanagini ise gene  defter  ve  belgeler olusturmaktadir. Öte  yandan, vergi kavrami  sadece  mükellef  ile  vergi  idaresi  arasindaki bir  iliski  de  degildir. Bir  baska deyisle, vergileme  sonuçta, tüm  toplumu, kamu  menfaatini  de  ilgilendiren  bir  olgudur. Bunlarin  yani  sira, karsit  inceleme  faaliyetinde  de  defter  kayitlarinin  önemli  bir  fonksiyonu bulunmaktadir. Son bir tahlilde, vergi denetimlerinin  gerçeklestirilmesinde  defter  ve  belge  ibrazinin  önemli  bir yere  sahip  oldugu da  bilinen  bir  gerçektir. Kanaatimizce  de, bu  belirttigimiz  hususlar, yapilacak  yasal bir  düzenlemede  defter  ve  belge  ibrazi  konusunda  mükellefe  taninabilecek  olan   susma  hakkinin  çerçevesini  belirleyecektir[33].         

        Defter  ve  belgelerin  ibraz  edilmesi  hususunda, ibraz  mecburiyetini  düzenleme  konusu  yapan  V.U.K. md. 256’da  bir  süre  belirtilmemistir[34]. Ibraz  mecburiyeti  bakimindan  öncelik, mükellefin  defterlerini derhal  ibraz  etmesi  olmakla  birlikte, kosullarin  gerekli  kilmasi  halinde mükellefe  bir  süre  verilmesi  de  gerekebilir. Bir  inceleme  de,  ibrazin  talep  edildigi  zamanda  defterlerin  söz  konusu  isyeri  disinda  baska  bir  yerde  örnegin  isyerinin  bulundugu  bina  disinda  baska  bir  binada  bulunmasi  halinde  bir  süre  verilmesi  gerekebilecektir[35]. Süre  uygulamasinda  ise  kanaatimizce, V.U.K.’un  md. 14/2  hükmü  dikkate  alinmasi  gerekecektir[36]. Zira, baska  bir kanuni düzenleme  olmayan  bir  halde  idari  bir  sürenin  verilmesi  ile  ilgili   olarak  uyulmasi gereken  tek  düzenleme   kanaatimizce, V.U.K. md.14/2 olacaktir.   

      Incelemenin  dairede  yapilmasi  gerektigi  haller  için de   V.U.K.  md. 14/2  hükmü  dikkate  alinmak  gerekir. Zira, V.U.K.’un  139. maddesinde  de  belirli  bir  süre  ifade  edilmedigi  için,   incelemenin  dairede  yapildigi  hallerde  de bir  idari  süre  uygulamasinin  söz  konusu  olacagi  hallerde  (V.U.K. md.14/2’nin) 139.  madde[37] için de  geçerli oldugunu  söyleyebiliriz[38].

      Vergi  incelemesinin, V.U.K.md.139/2’de ki hallerden  birinin varligi  halinde, vergi  incelemesinin  dairede  yapilmasi  ihtimali de bulunmaktadir[39].    

       Yukarida  da deginildigi  üzere, Vergi  Usul  Kanununun  256. maddesi  geregince, mükellefler, muhafaza  etmek  zorunda olduklari   her  türlü  defter, belge  ve  karneler  ile  veri  ortaminda  tuttuklari  kayitlari, muhafaza süresi  içinde  yetkili  makam ve  memurlarin  talebi  üzerine  ibraz ve  inceleme  için  arz  etmek  zorundadirlar. Ilgili  muhafaza  süresi, Vergi  Usul  Kanunu  düzenlemesi  dikkate alinirsa  (V.U.K. md. 253, 254), ilgili  yili   takip  eden  yildan  itibaren  bes  yil  olarak  öngörülmüstür[40].

    Defter  ve  belgeleri  muhafaza  ödevi, yükümlünün  beyaninin  dogrulugunu  kanitlama  yükünün  dogal  ve  zorunlu  sonucudur[41]

     Ilgili yil ifadesinin[42]  neyi  belirttigi  konusu  da  ayrica  üzerinde durulmasini  gerektiren  bir  konu  olmaktadir[43]. Kanaatimizce, “ilgili  bulunduklari  yil”  tabiri  ile  bu  defterlerde  hesap  döneminin  gerektirdigi  (ait  oldugu  hesap dönemine  iliskin)  kayitlarin yapildigi  yili  anlamak  gerekir. Dolayisiyla,  hesap dönemine  iliskin olarak  tutulan  defterler  için,  takip  eden  yildan  itibaren   bes  yilik  bir  sürenin  sonunda  muhafaza  yükümlülügü  de  son  bulmak  gerekecektir. Ancak, bazi  özellikli  hallerde (birden  fazla  yila  yayilan  insaat  ve onarim  islerinde, amortisman  uygulamasinda  ve  gene  zarar  mahsubu  durumlarinda) söz  konusu  bes  yillik  sürenin  baslangici  degisebilmektedir[44]

     Defter  ve  belgelerin  yeminli  mali  müsavirlere  ibraz  zorunlulugu  da mükellefler  açisindan  bir  baska  ödev  olarak  ortaya  çikmaktadir.  Söyle  ki, 27  Seri  No’lu  Serbest  Muhasebeci, Serbest  Muhasebeci  Mali  Müsavir  ve Yeminli  Mali  Müsavir  Genel  Tebligi[45]  uyarinca, defter  ve  belgelerin  yeminli  mali  müsavirlere  ibraz  zorunlulugu  ile  ilgili  düzenlemeler  yer  almakta  olup, belirtilen  usul  çerçevesinde  ibrazdan  kaçinilmasi  halinde  ise  V.U.K. mükerrer  355.  madde  geregince  islem yapilacaktir. Ilgili  teblige  göre, V.U.K. md. 256  uyarinca, yeminli  mali  müsavirlerin  tasdik  ettikleri  hesap  ve  islemlere  dogrudan  ya  da  silsile  yolu  ile  taraf  olanlar  bu  teblig  ile  tespit olunan  usul  çerçevesinde  yeminli  mali  müsavirlere  defter  ve  belgelerini ibraz etmekle  yükümlüdürler. Ayrica tebligde, ibraz  zorunlulugunun   yeminli  mali  müsavirler tarafindan  tasdik  edilen  hesap  ve  islemler  ile  ilgili defter  ve  belgelerle  sinirli  oldugu  da  ifade  edilmistir.               

    Öte  yandan, Maliye  Bakanligi, defter, belge  ve  kayitlarin  elektronik  ortamda  tutulmasina, muhafaza  ve ibrazina  iliskin usul ve  esaslari belirlemeye  Kanunla yetkili  kilinmistir. Elektronik  defter, belge  ve  kayit  kavramlarinin  da tanimlandigi  söz  konusu  madde, konu  ile ilgili  olarak  düzenlemeler  getirmektedir (V.U.K. mükerrer madde 242). Dolayisiyla,   bu elektronik ortamda tutulan  defter  ve  belgeler, defter  ve  belge ibrazi  yükümlülügü  kapsamindadir[46].     

C-     CEZAI  MÜEYYIDE        

       Defter  ve  belge  ibraz  edilmemesi  halinde  mükellef  hakkinda V.U.K.’un mükerrer  355.maddesi  uyarinca  özel  usulsüzlük  cezasinin  kesilmesini  gerektirecektir[47].      

     Defter  ve  belge  ibrazina  uyulmamasi, mükellef açisindan  vergi  matrahinin  tamamen  veya  kismen  defter  ve  belgelere  dayali  olarak  tespitine  imkan  olmamasi  sonucunu  dogurabileceginden  dolayi, re’sen  vergi  tarhina  (ve  bu  durumun  yol  açacagi  cezai  uygulamaya  da)  sebep  olabilecektir[48].

      Vergi  karnesinin  alinip, muhafaza  edilip, ibraz  edilmemesi  ise  hizmet  erbabi  yönünden  cezali  tarhiyat  yapilmasini  gerektirir[49].

      Mücbir sebep  yüzünden  defterlerin  zayi  olmasi  ve  bu  yüzden  ibraz  edilememesi  halinde  de  re’sen  takdire  gidilir[50]

D-     MALI  TATIL  UYGULAMASININ  DEFTER  ve  BELGE  IBRAZINA  ETKISI

        Mali  Tatil Ihdas Edilmesi Hakkinda  Kanunun[51] 1.  maddesi  uyarinca, her  yil   Temmuz  ayinin  birinden  yirmisine  kadar  (yirmisi  dahil)  mali  tatil  olarak  kabul  edilmistir.  Ayrica  1.maddede belirtilen  bazi  süreler  de,  eger  sürenin  son  günü  mali  tatile  rastliyorsa  süre, tatilin  son gününü  izleyen  tarihten  itibaren  yedi  gün uzamis sayilir.

     Mali  tatil  kapsamina; mükelleflerin  ödevleri  arasinda  sayilan  ve belirli  sürelerde  yapilmasi gereken  islemler, dava  açma, idari  basvuru  ve  hak aramaya  iliskin  süreler, vergi  incelemeleriyle  ilgili  yükümlülükler, idareye  bilgi  verme  süreleri, muhasebe  kayitlarinin  tutulmasi  ve ibrazi  ile  ilgili  yükümlülükler  girer[52].

      Mali  Tatil  Ihdas  Edilmesi  Hakkinda  Kanun  md.1/4’e  göre, mahkeme karari  veya  Cumhuriyet  Savciliklarinin  talebi  üzerine  ya  da  Vergi  Usul Kanunu  uyarinca  yapilan  aramali  incelemeler  disinda, mali  tatil süresince  inceleme  amaciyla  defter  ve  belgelerin  ibrazi  talep  edilemeyecektir.

       1  Sira  No’lu  Mali  Tatil  Uygulamasi  Hakkinda  Genel  Teblige[53]  göre, vergi  inceleme elemanlari  tarafindan  mali  tatil  süresinden  önce  baslanilmis olan  bir  incelemeye  bu süreden önce  ibraz  edilmis  olan  defter  ve  belge  üzerinde  devam  edilebilecektir  ve  bu süre esnasinda  mükelleften  ilave  defter, belge  ve  bilgi  talep  edilemeyecektir.           

   IV-  SONUÇ

       Yukarida  da  ifade  edildigi  gibi, vergi  sistemimizin  basarili  bir  uygulamaya  konu  olabilmesi  açisindan  yapilan  islemlerin  kayit  altina  alinmasi, yani  defter  ve  belge  düzenine  uyulmasi ve  bir  o  kadar  da    bunlarin  ibrazi  hususu  büyük  bir  önem  tasimaktadir.

      Defter  ve  belge  ibrazi  ile  ilgili  hususlar  hakkinda  hali hazirda  bir  mevzuat  düzenlemesi  bulunmakla birlikte  tereddüt  yaratan  bazi  noktalarda  söz  konusu  olabilmektedir. Yazida  deginilen  ve  tartisma  konusu  olabilecek  ilgili  noktalarda    yapilacak  düzenlemeler, sonuçta, vergilemede   basarili  bir  uygulama  saglanmasinda  önemli  bir  katki  saglayacaktir.  

     *Yard. Doç. Dr. , Marmara Üniversitesi Iktisat Fakültesi Maliye Bölümü

[1] Vergi Usul Kanununun (Vergi Usul Kanunu, Kanun No: 213, Kabul Tarihi: 4.1.1961) 182 .maddesi uyarinca bilanço esasina tabi olan mükellefler için  yevmiye defteri, defter- i kebir ve  envanter defteri tutulmasi gereken defterlerdir.

 Isletme hesabina esasina tabi olan mükellefler için ise, isletme hesabi defteri tutulmasi gereken defterler olarak  önem kazanmaktadir. .

[2] Defter tutmak; ” islem veya hesaplari  düzenli olarak bir deftere geçirmek” seklinde ifade edilebilir (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, 10. Baskidan Yapilan Tipki Basim,Ankara -2009,s. 483).  

[3] Maddedeki düzenlemeye göre, mükelleflerin  Vergi Usul Kanununa göre tutacaklari defterlerin asagidaki maksatlari saglayacak sekilde tutulmasi gerekir;

1-      Mükellefin vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumunu tespit etmek,

2-      Vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini  tespit etmek,

3-      Vergi ile ilgili muameleleri belli etmek,

4-      Mükellefin vergi karsisindaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek,

5-      Mükellefin hesap ve kayitlarinin yardimiyla üçüncü sahislarin vergi karsisindaki durumlarini (Emanet mahiyetindeki degerler dahil) kontrol etmek ve incelemek.   

[4] PÜSKÜLLÜOGLU,Ali., Çagdas Türkçe Sözlük, Arkadas Yayinevi,7. Baski, s.76

[5] Bunlara; fatura, perakende  satis  vesikalari, gider pusulasi, müstahsil makbuzu, ücret bordrosu gibi belgeler örnek gösterilebilir.

[6] Örnegin, irsaliyeli fatura ve adisyon bu konuda örnek olarak gösterilebilir.

[7] Örnegin, Vergi Usul Kanununun kaçakçilik suç ve cezalarini düzenleyen 359.maddesi düzenlemesinde, “vergi kanunlarina göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan “ ifadesi ile Vergi Usul Kanunu disinda  da  herhangi bir vergi kanununa göre tutulma, düzenleme, saklama ve ibraz mecburiyeti olan defterler açisindan da bu suç  olusabilecektir. Örnegin, damga  vergisi  defteri, gene  örnegin  Özel  Tüketim  Vergisi  Kanunu  uyarinca tutulan  defter  için  de  ibraz  etmeme  suçu  olusabilecektir.  

[8] V.U.K.’un 256. maddesindeki “ibraz ve inceleme için  arz etmek zorundadirlar” ibaresindeki ibraz ile ilgili olarak, Takdir Komisyonunca talepte bulunulmasina ragmen ibrazin yerine getirilmemesi hali örnek olarak verilebilir. Ibraz talebinin bir vergi incelemesine konu olmasi da (örnegin, bir karsit incelemeye) mümkündür.  

“Mükelleflerin  muhafaza ve ibraz etmek zorunda olduklari defter ve belgeleri muhafaza etmeyerek ibraz etmemis olmalari veya defter ve belgeleri incelemeye yetkili olanlara incelenmek üzere ibraz etmemeleri Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi geregince kaçakçilik suçu fiili hükmündedir” (2013 Beyanname Düzenleme Kilavuzu, 3 –Vergi Usul Kanunu, Maliye Hesap Uzmanlari Dernegi, s.64).

[9] CANDAN,Turgut.,Vergi Suçlari ve Cezalari, Maliye ve Hukuk Yayinlari, 3. Baski,Mayis - 2010,s.354

[10] CANDAN, Turgut., a.g.e.,s.349-350

[11] Vergi incelemesine yetkili olanlar, V.U.K.’un 135. maddesinde  belirtilmistir.

[12] OK, Nuri – GÜNDEL,Ahmet.Açiklamali – Içtihatli Ceza Mahkemelerinin  Görevine Giren Vergi Kaçakçiligi Suçlari, Seçkin, Ankara - 2002,s.163

[13] ÇOMAKLI Safak Ertan – AK,Ahmet., Vergi Ceza Hukukunda Suç ve Kabahatler, Erzurum Barosu Yayin No: 5, 1.Baski, Mart -2013,s.50

[14] Danistay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun vermis oldugu bir kararinda da hakli bir sebep olmaksizin ibrazdan kaçinilmasinin ne anlama geldigi hususunda bir ifadeye rastlamaktayiz. Ilgili kararin bir yerinde bu konuda söyle denmektedir: “ Yasada öngörülen zorunluluga karsin, usulüne uygun olarak verilen süre içerisinde, hakli mazeret olmaksizin, belge ve defterlerin ibrazdan kaçinilmasi, vergi idaresinin denetiminden saklanilmak istenilen kimi durumlarin oldugu ve bunlarin karsit inceleme yoluyla ortaya çikarilmasinin engellenmesinin amaçlandigi anlamina gelir. Vergi Usul Kanunu’nun 30’uncu maddesinin 2’nci fikrasinin 3’üncü bendinde, bu Kanuna göre tutulmasi zorunlu olan defterlerin hepsinin veya bir kisminin vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesinin, dönem matrahinin re’sen takdirini gerektiren, ayri bir durum olarak öngörülmüs olmasinin nedeni de budur” (Danistay Vergi Dava Daireleri Kurulu, E.2010/707, K.2012/618, T.26.12.2012, Lebib Yalkin Yayimlari, Vergi Usul Mevzuati, Cilt E)

[15]Ancak belirtmek gerekir ki, her ibraz talebine uyulmamasi, ibraz etmeme suçunun olusumunu olusturmamaktadir. Bu konuda bir örnegi, bir Yargitay kararinda da görmekteyiz. Ilgili Yargitay kararinin bir yerinde söyle denmektedir: “ .

[16]Ok, Nuri – GÜNDEL,Ahmet.,a.g.e., s.159-160

[17] OK, Nuri – GÜNDEL,Ahmet., a.g.e.,s.163

[18]Ok, Nuri – GÜNDEL, Ahmet, a.g.e., s.163; “11. Ceza  Dairesinin 23.10.2008 tarih ve 2008/398 E.2008/10878 K. sayili Ilaminda “ sonradan ibraz edilen envanter defterindeki bilgiler ile yevmiye defterinde mevcut olan bilgilerin uyumlu olmasi nedeniyle,sanigin defter ve belgeleri gizleme kasti bulunmadigini ve bu nedenle verilen beraat kararinin yerinde oldugunu kabul etmistir” (GÜNDÜZ, Remzi – GÜLTAS, Veysel., 5237 Sayili Türk Ceza Kanunu ile 213 Sayili Vergi Usul Kanununda Belgelerde Ve Faturalarda Sahtecilik Suçlari,Bilgi Yayinevi , 4.Baski, Ankara – 2013,s.315) 

[19] ÖZYER, Mehmet  Ali., Açiklama  ve  Örneklerle Vergi Usul Kanunu Uygulamasi, Maliye Hesap Uzmanlari  Dernegi, Subat – 2001, Ankara, s.635

[20] “Çogu kere, mükellefin vergisinin gerçege uygun olarak hesaplanabilmesi için, defter ve belgelerin ibrazi yeterli olmayabilir; bunlarda yer alan bilgilerle ilgili diger kayit ve materyalin (örnegin; disket, film ve fislerin) incelenmesine de gereksinme bulunabilir. Bu yüzden; söz konusu kayit ve materyalin ibraz edilmemesi de, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gibi sonuç yaratabilir. Bununla birlikte; ibraz edilmemesi eylemi gizleme sayilacak olanlar, “defter ve belgeler” le sinirlandirilmis bulundugundan; kanunilik ilkesi geregi, defter ve belgeler disindaki kayit ve materyalin incelemeye yetkili olanlara ibraz edilmemesi, gizleme eylemini olusturabilecek nitelikte degildir” (CANDAN, Turgut., a.g.e., s.138).

[21] “Vergi  Usul Kanunu  mücbir sebep hallerini genis biçimde saymis fakat sakincalari nedeniyle tanimlama yoluna gitmemistir. Yasa koyucu  13. maddede mücbir sebep durumlarini siraladiktan sonra “gibi haller” deyimi ile yapilan bu siralamanin sinirlayici olmadigini göstermistir (TUNCER, Selahattin., Vergi Hukuku ve Uygulamasi,Yaklasim Yayinlari,Mart – 2003,s.52).

   Vergi Usul Kanununun 13. maddesinde  mücbir sebebin bir tanimini yapilmamistir. Ancak, 13. maddede belirtilen ve sinirlayici olarak ta sayilmamis bulunan mücbir sebep teskil eden haller dikkate alinirsa, mücbir sebebin kisinin istek ve iradesi disinda gerçeklesen ve çogu zaman da engel olunmasi mümkün olmayan haller olarak nitelenmesi  mümkündür.

    Maliye Bakanligi vermis oldugu bir özelgede, Vergi Usul Kanununun 13. maddesini belirttikten sonra, “Vergi Usul Kanununun bu maddesinde yer alan hükmün uygulanmasi, ilanihaye (sonsuza kadar) devamlilik gösteren hallerde degil geçici bir süre için ortaya çikan hallerde söz konusu olmaktadir”  diyerek mücbir sebebin devamlilik gösteren haller için söz konusu olmayacagini belirtmistir (Maliye Bakanligi Özelgesi, Tarih: 07.03.1997, Sayi: B.07.0.GEL.0.28/2810-13-710/09254) (KIZILOT,Sükrü., Danistay Kararlari ve Özelgeler –Muktezalar, Yaklasim Yayinlari, Cilt 4, Ankara, Haziran – 1998, s.655).              

[22] “373. maddeye göre, mücbir  sebebin, vergi  cezasinin  kesilmesine  engel olabilmesi için; malum  olmasi  veya  tevsik  ya  da  ispat  edilmis  bulunmasi  gereklidir. Mücbir  sebebin  malum  olmasi, dogal  afetlerde  oldugu  gibi, herkesçe  biliniyor  olmasi  demektir. Diger  hallerde, mücbir sebebin  iddia  eden  tarafindan tevsik  veya  ispat  edilmis olmasi gereklidir. Tevsik ve ispat, mahkeme karari, yetkili kamu kuruluslarinca düzenlenen belge veya doktor raporu ile yapilabilir.” (CANDAN, Turgut., a.g.e.,s.459)  

[23] PARLAR, Ali – DEMIREL, Güleç., Açiklamali  Içtihatli Adli – Idari Vergi Suçlari,s.238

[24] SENYÜZ, Dogan., Vergi Ceza Hukuku (Vergi Kabahatleri ve Suçlari),Ekin Basim Yayin Dagitim, 5. Baski, 2011, s.70-71; Ticaret Kanunumuz açisindan ise, Türk Ticaret Kanunu md.82/7 uyarinca, bir tacirin saklamakla yükümlü oldugu defterler ve belgeler; yangin, su baskini veya yer sarsintisi  gibi bir afet veya hirsizlik sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde kayba ugrarsa tacir kaybi ögrendigi tarihten itibaren 15 gün içinde ticari isletmesinin bulundugu yer yetkili mahkemesinden  kendisine bir belge verilmesini isteyebilir.

[25] Bir yargi kararinda da zayi belgesine deginilirken, “ Adli yargi mercilerince verilen zayi kararlari, çekismesiz yargi kararlari olup, bir durumu, yargi yeri araciligiyla ve tespit isteyence tespiti istenen sekliyle saptamaktadir.”  seklinde  bir ifade kullanilmistir. (Danistay Vergi Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2008/710,Karar No: 2009/194) (Danistay Dergisi, Yil 38, Sayi 118, 2008,s.143). 

[26] DONAY, Süheyl., Ceza Mahkemesinde Yargilanan Vergi Suçlari, Beta Basim Yayim Dagitim, 1. Baski, Haziran – 2008 – Istanbul, s.104-105

[27] Mücbir sebep – defter  ve  belge  ibraz mecburiyeti iliskisine örnek verebilecegimiz bir yargi kararinda da, V.U.K.’un 253. maddesine göre ilgili bulunduklari yili takip eden yildan baslayarak bes yil süre ile  muhafaza edilmesi mecburiyetinde bulunulan defterlerle belgelerin, 13.madde de düzenlenmis olan mücbir sebep kapsaminda düsünülmesi mümkün olmayan nedenlerden dolayi ibraz edilmediklerinin anlasilmasina  göre müsnet suçun bütün unsurlari bakimindan olustugu  belirtilmistir (Yargitay 11.Ceza Dairesi, Tarih.: 2.2.2001, Esas .: 2000/5998, Karar.: 2001/823) (Yargitay Kararlari Dergisi, Cilt 27, Sayi 8,Agustos 2001s.1302); belge ibrazi ile mücbir sebep iliskisi bakimindan örnek verilebilecek bir baska yargi kararinda da (kararin bir bölümünde) su hususlara deginilmektedir: “ Yükümlünün su baskinindan sonra da fatura suretlerini emtia satin aldigi kisilerden temin edebilmek için girisimlerde bulundugu, su baskininin …’da  yükümlünün isyerinin bulundugu bölgeyi etkileyen genel bir felaket oldugu, tabii afet olayinin genisligi, etki derecesi ve olayin özelligi yükümlünün bütün çabalariyla belge teminine çalismasi ve uyusmazlik döneminin 1994 yili, 213 sayili Vergi Usul Kanununun 253. maddesi uyarinca defter ve belgeleri muhafaza ve ibraz süresinin ise 5 yil olmasi  ve defter ve belgelerin muhafaza sürelerinin geçmis bulunmasi karsisinda yükümlünün alisveriste bulundugu  kisilerden  belgeleri  teminin  mümkün olmadigi anlasildigindan yükümlünün iyi niyetli oldugu kanaatine varilmasi nedeniyle Vergi Mahkemesince katma deger vergisi beyannamesinde  gösterilen indirimlerin kabul edilmesi ve re’sen tarh edilen vergilerin kaldirilmasi gerekirken  davanin reddinde isabet görülmemistir” (Danistay  9.Daire, E.: 2000/4946, K.: 2001/1109) (Danistay Kararlari Dergisi, Yil 1, Sayi 2, 2003, s.308).            

[28] ÇOMAKLI, Safak Ertan – AK, Ahmet., a.g.e., s.54

[29] Bir eserde konu ile ilgili olarak sunlar belirtilmektedir: “ Defter ve belgelerin Vergi Usul Kanununda sayilan mücbir sebepler dolayisiyla ibraz edilmemis olmasinin sonuçlarinin ne  olabilecegi  sorusu akla gelebilir. Böyle bir durumda, kesilen cezalar kalkmakla birlikte; mücbir sebeplerin, ceza mahkemelerince hükmolunacak cezalardan olan kaçakçilik cezalarini kaldiracagina iliskin bir hükme Vergi Usul Kanununda rastlanmamaktadir. Nitekim, Vergi Usul Kanununun 373. maddesinde, “ bu kanunda yazili mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldigi malum ise veya tevsik ve ispat olunursa, vergi cezasi kesilmez” denilmek suretiyle mücbir sebeplerin sadece idari – mali nitelikli cezalardan olan vergi ziyai ve usulsüzlük cezalarini kaldiracagi ifade olunmaktadir. Bu durumda kaçakçilik cezalarinin da kalkacagini kabul etmek kiyasa basvurmak anlamini tasir. Mücbir sebeplerin varligi halinde cezanin kalkacagi yönündeki mevcut düzenlemenin kapsaminin, kaçakçilik cezalarini da içine alacak sekilde genisletilmesi bu sakincayi giderecektir.”  (OKTAR, Ates.,Vergi Hukuku, Türkmen Kitabevi, 9. Baski, 2013,s.366-367).

[30] 1982  Anayasasi  (Kanun No: 2709, Kabul Tarihi: 7 Kasim 1982) md.38/5“ Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakinlarini suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.”

    Ceza Muhakemesi Kanunu (Kanun No: 5271, Kabul Tarihi: 14.12.2004),süphelinin veya sanigin ifadesinin alinmasinda veya sorguya çekilmesinde uyulmasi gereken hususlari sayarken, yüklenen suç hakkinda  açiklamada bulunmamasinin kanuni hakki oldugunun  söylenecegini de  belirtmektedir  (md.147/e).

[31] YALTI, Billur., Vergi Yükümlüsünün Haklari, Beta Basim Yayim Dagitim, 1. Basi, Eylül – 2006, Istanbul,s.140

[32] YALTI, Billur., a.g.e., s.140

[33] Bu  noktada, Avrupa  Insan  Haklari  Mahkemesinin  defter  ve  belge ibrazina  iliskin olarak önüne gelmis olan uyusmazliklarda  verdigi  kararlar  da   iç  hukukumuz açisindan belirleyici bir yöne sahip olacaktir. Bir baska deyisle , susma hakki  ile ilgili bir yasal düzenleme de bu kararlar  ve  Mahkemenin istikrar kazanmis  görüsü de önem tasimaktadir.

[34] Vergi Usul Kanununun 256. maddesinde, defter ve belgelerin  ibraz edilmesine iliskin  bir süre belirlemesinin yapilmamasi konusu doktrinde de üzerine durulan bir konu olmustur. Bu hususta bir yazida belirtilenleri  kisaca ifade etmek istersek; 256. maddede defter ve belgelerin ibrazinin ne kadar süre içerisinde yapilmasi gerektigine dair herhangi bir hükmün yer almamasinin iki farkli görüsün dogmasina sebep oldugu, birinci görüsün, defter ve belgelerin herhangi bir süre verilmeksizin aninda ibraz edilmesi gerektigi yönünde oldugu, konuya iliskin ikinci görüsün ise,  defter ve belgelerin ibrazi için en az 15 günlük bir süre verilmesi gerektigi seklinde oldugu ifade edilmektedir. (ÇÖLGEZEN, Övül., Yaklasim, Yil 18, Sayi 213, Eylül – 2010, s. 126 – 127)   

[35] Bu konuda bir baska örnek vermek  gerekirse, Gelir Idaresi Baskanliginin  serbest meslek kazanç defteri ile ilgili olarak vermis oldugu (17.03.2006 tarihli) bir görüsünde de özetle söyle denmektedir: “ Isyerinde bulundurulmamasi ve günü gününe kayit edilmemesi halinde özel usulsüzlük cezasi kesilecek defterler, Maliye Bakanliginca kendisine verilen yetkiye dayanilarak ihdas edilip tutulma ve günü gününe kayit edilme zorunlulugu getirilenlerdir. Ancak Serbest Meslek Kazanç Defteri, kayitlarin günü gününe yapilmasi zorunlu olan bir defter olmakla birlikte Maliye Bakanligi’nin yetkisine dayanilarak ihdas edilmis bir defter degildir. Serbest  Meslek Kazanç Defterini isyerinde bulundurma zorunlulugu bulunmamaktadir. Ancak, mükelleflere Serbest Meslek Kazanç defterinin ibrazi için münasip bir mühlet verilecek ve bu süre içerisinde ibraz görevini yerine getirmeyen mükellefler adina mükerrer 355’nci madde  uyarinca özel usulsüzlük cezasi kesilecektir. Ayrica Serbest Meslek Kazanç Defterinin günü gününe tutulmadiginin, kayit nizamina uyulmadiginin tespiti halinde ayni Kanunun 352’nci maddesinin birinci derece usulsüzlükle ilgili 6 numarali bendi uyarinca birinci derece usulsüzlük cezasi kesilmesi gerekmektedir. “ (DOGRUSÖZ  Bumin., Serbest Meslek Defteri Isyerinde Olmazsa, Referans, 02.07.2007)    

[36] V.U.K.md.14/2: “ Kanunda  açikça  yazili  olmayan  hallerde 15  günden  asagi  olmamak  sartiyla bu  süreyi, tebligi  yapacak  olan idare  belirler  ve  ilgiliye  teblig  eder.”

[37] V.U.K. md.139: “ Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanin isyerinde yapilir.

    Isyerinin müsait olmamasi, ölüm, isin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapilmasi imkansiz olur veya mükellef ve vergi sorumlulari isterlerse inceleme dairede yapilabilir.

    Bu takdirde incelemeye tabi olanin lüzumlu defter ve vesikalarini daireye getirmesi kendisinden yazili olarak istenilir.

    Incelemenin dairede yapilmasi halinde istenilen defter veya vesikalari belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmeyenler, bunlari ibraz etmemis sayilirlar. Hakli bir mazeret gösterenlere, defter ve vesikalarini daireye getirmesi için münasip bir mühlet verilir.”       

[38] Konu ile ilgili olarak bir eserde de su hususlar belirtilmektedir: “ Incelemenin dairede yapilmasi durumunda defter ve belgeler usulüne uygun yazili tebligat ve süre (Kanunda süre belirtilmemekle beraber V.U.K 14/2 geregi en az 15 gün) verilerek istenilmelidir. Bu süreyi mükellefin istemesine gerek yoktur. Inceleme elemani tarafindan verilmesi gereken zorunlu idari bir süredir. “ SENYÜZ, Dogan., a.g.e.,s.421)  

[39] Nitekim, konu ile ilgili bir Yargitay kararinda da, bu hususa deginilmektedir. Söyle ki, kararin  bir  yerinde, “ ……..hesaplarin dairede incelenmesine imkan veren  213 sayili Yasanin 139/2. maddesinde ki istisnalardan birinin varliginin önceden belirlenip belirlenmediginin incelemeyi yapan vergi denetmeninden sorulmasi, isyeri disinda inceleme yapilmasina iliskin bir tespiti varsa belgesinin dosyaya ibrazinin istenmesi, aksi takdirde yapilan tebligatin hukuki  geçerliliginin  bulunmadigi gözetilmeden,….” Yargitay 11. Ceza Dairesi, E. 2011/6200, K. 2013/3494, T.04.03.2013, Yargitay Kararlari Dergisi, Cilt 39, Sayi  9,Eylül – 2013).   

[40] Buna  karsilik, mükellefler aldiklari  vergi  karnelerini  isin bir baska deyisle faaliyetlerinin  devami  müddetince muhafaza  ile  yükümlü tutulmuslardir (V.U.K.md.255).

[41] KANETI,Selim.,Vergi Hukuku, Özdem Kardesler Matbaasi, Istanbul,1986/1987 ,s.170; Defter ve belgelerin muhafaza sorumlulugu ile ilgili olarak  verilen bir yargi  kararinda, (kararin  bir  bölümünde), 213  sayili  Kanun’un 253  ve 254. maddeleri uyarinca defter ve belgeleri muhafaza sorumlulugunun, mükellefe ve/veya vergi  sorumlusuna ait  oldugu ve vekaletname ile devrinin mümkün olmadigi ifade edilmistir (Yargitay  11. Ceza Dairesi,T.: 4.6.2001,E. N.: 2001/5241,K. N. : 2001/6129) (Yaklasim, Yil 10, Sayi 112, Nisan 2002,s.272). 

[42] Örnegin, dip koçanli yolcu tasima biletlerinin  muhafaza süresi ile  ilgili olarak verilen bir Maliye Bakanligi özelgesinde de, mükelleflerin 213 sayili Vergi Usul Kanununun 253. maddesi hükmüne göre, tutacaklari defter ve belgeleri ilgili bulunduklari takvim yilini takip eden takvim yilindan baslayarak  bes yil muhafaza edecekleri belirtilmistir (Maliye Bakanligi Özelgesi, Tarih: 26.5.1997, Sayi: B.07.0.GEL.29/2925-233-637/21590) (KIZILOT, Sükrü., Vergi Uyusmazliklariyla Ilgili Danistay Kararlari ve Özelgeler Muktezalar, Cilt – 4,Anakara,Haziran – 1998, s.997).

[43] Bu konuda bir eserde ,Vergi Usul Kanununun 253. maddesinde sadece “ ilgili bulunduklari yili takip eden takvim yili basindan itibaren “ denildigi baskaca bir açikliga yer verilmedigi, ilgili bulunduklari yildan kastin ;bunlarin sadece tutulduklari veya düzenlendikleri yil  mi  oldugu, yoksa söz konusu kayitlarin sonuçlarinin etkiledigi diger yillari da kapsadigi konusunun yoruma ihtiyaç  gösterdigi belirtilmistir.”  ARIKAN,Fahri; Defter Tutmakla Yükümlü Olanlarin Muhafaza ve Ibraz Ödevi, Vergi Dünyasi,Sayi: 172, Aralik -1995 ,s,113; Bir baska eserde ise sunlar belirtilmistir;” Defter ve vesikalarin muhafaza süresinin baslangici, defter ve vesikalarin ilgili bulundugu yila baglidir. Yani, bes yillik süre defter ve vesikalarin kullanildigi (veya ilgili bulundugu) yili takip eden yildan baslayacak ve besinci yilin bitmesi ile sona erecektir. Defterlerin ilgili bulundugu yillar  tabiri ise, bu defterlerin tahsis edildikleri hesap dönemin ifade etmektedir. Vesikalarin ilgili bulundugu yil ise, vesikanin tarihinin rastladigi yili gösterir.” UYSAL, Ali – EROGLU,Nurettin., Açiklamali ve Örnekli Vergi Usul Kanunu, 4. Baski,Ankara - 2009, s.453            

[44] Sabit kiymetler üzerinden ayrilan amortismanlarin,bir gider unsuru olarak, gider yazildigi yilda tevsiki gerekir. Bunun için de, amortisman konusu sabit kiymetin, iktisap bedelinin bilinmesine ihtiyaç vardir. Bu nedenle  amortisman konusu kiymetlerin iktisabi ile ilgili belgeler ve önceki yillara ayrilmis amortisman kayitlari bakimindan bes yillik muhafaza süresi, kiymetin tamamen itfa edildigi yili izleyen takvim yili basindan baslar (Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açiklamalari, Olus Mali Hukuk Bürosu - Özbalci, OlusYayincilik, Aralik - 2010 ,s.595).Yillara yaygin insaat ve onarim islerinde kar –zarar tespiti için bitim tarihi itibariyle gerçeklesmekte, isin bitimine kadar yapilan  islemler (giderler, amortisman islemleri) uzun yillara yayilabilmektedir. Bu durumda ilgili defterlerin ve belgelerin kayit tarihi itibariyle degil isin tamamlanip kar-zararin beyan edildigi yili izleyen takvim yilindan itibaren islemeye baslar. Zarar mahsubunun söz konusu oldugu durumlarda ise  bu mahsuplarin ispati ve belgelendirilebilmesi açisindan zarar mahsubuna iliskin defter ve belgelerin muhafazalarina devam edilmesi uygulamadan dogan zorunluluktur (ÇOMAKLI Ertan Safak.,Vergi Hukuku (Genel Esaslar ve Mevzuat), Savas Yayinevi,Ankara - 2010 ,s.128). Inceleme konusu yapilan yil,zararin olustugu yil degil zararin indirim konusu yapildigi yildir. Dolayisiyla, zamanasimina ugramis olsa bile  daha önceki yillarda olusan zararlar inceleme yapilan yilda ödenmesi gereken vergiyi dogrudan etkilemektedir. Bu nedenle görevi ödenecek verginin dogrulugunu arastirmak, tespit etmek ve saglamak olan vergi inceleme elemani zamanasimina ugramis olsa bile, o yilara iliskin defter ve belgeleri talep edebilmektedir (DUMAN, Yüksel., Muhafaza ve Ibraz Ödevinde Özellik Arzeden Hususlar, Vergi Sorunlari, YIL 33, Sayi: 260, Mayis - 2010,     

[45] Resmi  Gazete  No: 24252, Resmi  Gazete  Tarihi: 6.12.2000

[46] 361  sira  No’lu  Vergi  Usul Kanunu  Genel  Tebligi (Resmi  Gazete No: 26225, Resmi Gazete Tarihi: 11.7.2006) uyarinca, Gelir  Idaresi Baskanliginca ön denetime tabi tutularak,belirlenmis olan formata uygunlugu kabul edilmis olan veriler, vergi kanunlari karsisinda kagit ortaminda tutulan defter ve belgeler gibi kabul edilecektir. Ayrica, Vergi Usul Kanununda ve diger vergi kanunlarinda yer alan defter (tasdike iliskin hükümler hariç) kayit ve belgelere iliskin hükümler, elektronik defter ve belgeler için de geçerlidir.

    Ilgili teblig geregince, mükelleflerin, verilerini  Gelir Idaresi Baskanligina göndermis olmalari,defter ve belgelere iliskin  muhafaza ve ibraz ödevlerini ortadan kaldirmayacaktir. Ayrica, diger kurumlar  tarafindan  elektronik  ortamda tutulan  defter  ve belgelerin  kagit ortaminda ibraz  edilmesi  istendigi  takdirde, mükellefler  elektronik  defter  ve  belgeleri  kagit  ortamina  aktararak bu  yükümlülüklerini  yerine  getirebileceklerdir. 

 [47] V.U.K.’un mükerrer 355. maddesi  uyarinca, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapilacak tebliglerde eksik veya yaniltici bilgi verilmesi veya defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi halinde haklarinda Kanunun ceza hükümlerinin uygulanmasi yoluna gidileceginin ilgililere yazili olarak bildirilmesinin sart oldugu ifade edilmistir. Gene ayni madde ye göre, bu ödevlerin yerine getirilmesine iliskin usul ve esaslarin Maliye Bakanliginca yapilan düzenleyici idari islemlerle duyurulmasi halinde ilgililere ayrica yazili olarak bildirilme sartinin aranmayacagi da belirtilmektedir.

 Yukarida, maddede belirtilen düzenleyici idari islem kavramindan kastedilen, Maliye Bakanliginca yayimlanacak olan genel tebliglerdir.

   V.U.K. mükerrer md.355 uyarinca, özel usulsüzlük cezasi kesilmesine ragmen bu mecburiyetlerini yerine getirmeyenler hakkinda yeniden süre verilerek bu mecburiyetlerin yerine getirilmesi teblig olunacaktir. Verilecek olan bu süreye ragmen bu mecburiyetin yerine getirilmemesi halinde ise, maddede belirtilen özel usulsüzlük cezalari bir kat artirilarak uygulanacaktir.

  Teblig edilmek kaydiyla ikinci kez uygulanacak olan özel usulsüzlük cezasi son uygulamayi teskil edecektir. Bir baska deyisle, daha sonraki asamalarda da özel usulsüzlük cezasinin uygulanabilmesi için bu konuda Kanunda açik bir düzenleyici hükmün olmasi gerekir.    

[48] Konu ile ilgili olarak bir eserde su hususlar belirtilmektedir: “ Defter ve belgelerin ibraz edilmemesi Vergi  Uusl Kanununun 30. maddesinin 3  numarali bendine göre re’sen takdir nedeni de sayilmaktadir. Bu durumda defter ve belgesini ibraz etmeyen mükellefin dönem matrahinin takdirine mi gidilecegi yoksa ibraz etmesi için ikinci kez yazi mi gönderilecegi konusu Kanunda açik kalmistir. Çünkü mükerrer 355.maddeye  göre süresinde ibraz ve bilgi verme ödevini yerine getirmeyenlere süre verilerek yeniden bilgi vermesi veya defter ve belgesini ibraz etmesi istenecek ve bu takdirde de cevap verilmezse ceza katlanarak uygulanacaktir. “ (ÖZYER, Mehmet Ali., a.g.e., s.628). Böyle bir durumda, kanaatimizce,  yazarin da belirttigi gerekçeler arasinda da yer verdigi gibi (ÖZYER, Mehmet Ali, a.g.e., s.628), 1995/5  sayili  V.U.K. Iç  Genelgesi  ve  280 Sira Nolu V.U.K. Genel Tebligi (Resmi Gazete No: 23899, Resmi Gazete Tarihi: 7.12.1999) düzenlemeleri dikkate alinirsa  defter ve belge ibrazi için mükellefe ikinci kez süre verilmesine gerek olmayacaktir. Zira, 280 Seri Nolu V.U.K. Genel Tebliginde, vergi incelemesine yetkili olanlarca inceleme yapilmak üzere istenilen defter ve belgelerin verilen süre içinde ibraz edilmemesi hali 30. maddenin 3  numarali bendi  geregi re’sen takdir islemi yapilmasi  gerekeceginden, ilgili dönem vergi matrahinin belirlenerek rapora baglanacagi belirtildikten sonra, dolayisiyla vergi incelemelerinde defter ve belgelerin ibrazi için ikinci defa süre verilmesine gerek olmadigi ifade edilmektedir.        

[49] UYSAL, Ali – EROGLU,Nurettin., Açiklamali ve Örnekli  Vergi Usul Kanunu,Ankara – 2009 s.458

[50] ÜREL, Gürol., Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulamasi, 3.Baski,Seçkin Yayincilik ,s.169

[51] Mali Tatil Ihdas Edilmesi Hakkinda  Kanun, Kanun No:  5604, Kabul Tarihi: 15.3.2007

[52] SENYÜZ, Dogan- YÜCE, Mehmet – GERÇEK, Adnan; Vergi Hukuku,Ekin Basim Yayin Dagitim,2. Baski,Bursa -2011,s.189

[53] 1 Sira No’lu Mali Tatil Uygulamasi Hakkinda Genel Tebligi, Resmi Gazete No: 26568, Resmi  Gazete Tarihi: 30.6.2007