Anayasa Mahkemesinin Vergi Mahkemesine Basvuru Süresi Konusundaki Karari

01.01.0001 2096 görüntülenme YAZDIR

Anayasa Mahkemesinin Vergi Mahkemesine Basvuru Süresi Konusundaki Karari
6 Aralik 2010

 

Anayasa Mahkemesinin 2577 sayili kanunla düzenlenen vergi mahkemesine basvuru süresi konusundaki karari

Anayasa Mahkemesinin 2577 sayili kanunda yer alan ve vergi mahkemesine basvuru süresini 30 gün olarak sinirlayan düzenlemenin anayasaya aykiri olmadigina iliskin 2010/27 sayili karari :

 

 

 

ANAYASA MAHKEMESI KARARI 

Anayasa Mahkemesi Baskanligindan:

Esas Sayisi      : 2006/23

Karar Sayisi    : 2010/27          
Karar Günü    : 4.2.2010 

ITIRAZ YOLUNA BASVURAN: Malatya Vergi Mahkemesi

ITIRAZIN KONUSU: 6.1.1982 günlü, 2577 sayili “Idari Yargilama Usulü Kanunu”nun 7. maddesinin (1) numarali fikrasinda yer alan “… vergi mahkemelerinde otuz gündür.” ibaresinin, Anayasa’nin 2., 5., 10., 36. ve 125. maddelerine aykiriligi saviyla iptali ve yürürlügünün durdurulmasi istemidir.

I- OLAY

Katma deger vergisi salinmasina ve özel usulsüzlük ile vergi ziyai cezalari kesilmesine iliskin islemlerin iptali istemiyle açilan davada, itiraz konusu ibarenin Anayasa’ya aykiri oldugu kanisina varan Mahkeme iptali ve yürürlügünün durdurulmasi istemiyle basvurmustur.

II- ITIRAZIN GEREKÇESI

Basvuru kararinin gerekçe bölümü söyledir:

“Mahkememizde görülmekte olan bu davada uygulanacak kural olan idari yargi yerlerinde dava açma süresini düzenleyen kurallar arasinda yer alan 2577 sayili Idari Yargilama Usulü Kanununun 7/1. maddesindeki “vergi mahkemelerinde otuz gündür” seklindeki hükmün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasinin 2, 5, 10, 36 ve 25. maddelerine aykiriligi yolunda kanaat olustugundan Anayasanin 152. maddesi uyarinca itiraz yoluyla iptali ve yürürlügünün durdurulmasi istemiyle Anayasa Mahkemesine basvurulmasi gerekmistir.

I- ITIRAZA KONU DÜZENLEME ANAYASANIN 2. MADDESINE AYKIRILIK TESKIL ETMEKTEDIR:

Anayasanin 2. maddesi “Türkiye Cumhuriyeti, toplumunun huzuru, milli dayanisma ve adalet anlayisi içinde insan haklarina saygili, Atatürk milliyetçiligine bagli, baslangiçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir…” hükmünü amirdir.

Anayasa Mahkemesinin çesitli kararlarinda hukuk devleti, insan haklarina dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve islemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu gelistirerek sürdüren, hukuk güvenligini gerçeklestiren, Anayasa’ya aykiri durum ve tutumlardan kaçinan, hukuku tüm devlet organlarina egemen kilan, yargi denetimine açik, yasalarin üstünde Anayasanin ve yasa koyucunun da bozamayacagi temel hukuk ilkelerinin bulundugunun bilincinde olan devlet olarak tanimlanmistir. 
Itiraz konusu kural Anayasa’nin 2. maddesine aykirilik olusturmaktadir. Söyle ki; hukuk devletinin unsurlari arasinda sayilan eylem ve islemlerinin hukuka uygunlugunun denetiminin en etkin yolu yargi denetimidir. Devletin eylem ve islemlerinin hukuka uygunlugunun yargi yoluyla denetimi önündeki en büyük engellerden biri ise asiri kisitlanmis dava açma süresidir.

Idari yargi düzeninde yargilama usullerini düzenleyen 2577 sayili Idari Yargilama Usulü Kanununda dava açma süresi kamu düzeninden sayilmis, süre denetimine ilk inceleme konulari arasinda yer verilerek, davanin taraflarinin iddia ve kabullerine bakilmaksizin resen incelenmesi zorunlu kilinmistir.

Idarenin yüklendigi kamu görevlerini yerine getirebilmesi için karar alip uygulamasi, islem yapmasi, eylemde bulunmasi ve sahip oldugu kamu gücünü kullanabilmesiyle islevini sürdürmektedir. Idari islem etkilerinin sürdürülebilmesi ve bozulup ortadan kaldirilmasi tehdidinden uzak tutulmasi olarak tanimlanan idari istikrar ilkesinin geregi olarak yönetilenlere idarenin güvenirliligi ve sürekliligi kanisinin verilmesi, idarenin kararlarinin geçerliligini korudugu ve sik sik bozulup ortadan kaldirilamayacagi güveninin uyandirilmasi gerekmekte ve bunun saglanabilmesi için iptal davasi açabilme hakkinin yasalarla belirli sürelerle sinirlandirilmasina olanak bulunmaktaysa da bu sürenin idari dava açma yoluyla hak arama özgürlügünü ortadan kaldiracak sekilde makul olmayan ölçülerde kisitlanmasi hukuk devletinden uzaklasmayi beraberinde getirir.

II- ITIRAZA KONU DÜZENLEME ANAYASANIN 5. MADDESINE AYKIRILIK TESKIL ETMEKTEDIR:

Anayasa’nin 5. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bagimsizligini ve bütünlügünü, ülkenin bölünmezligini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kisilerin ve toplumun refah, huzur ve mutlulugunu saglamak; kisinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayacak suretle sinirlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldirmaya, insanin maddi ve manevi varliginin gelismesi için gerekli sartlari hazirlamaya çalismaktadir.” hükmünü amirdir.

Anayasayla Devlete kisinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayacak surette sinirlayan engellerin kaldirilmasi yolunda görevler verilmistir.

Kisinin hakkinda tesis edilen idari islemlere karsi dava hakkini sinirlayan dava açma süresinin makul olmayan sürelerle sinirlanmis olmasi kisinin genelde temel hak ve hürriyetlerinde özelde hak arama özgürlügünde hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bagdasmayacak anlamda bir hukuksal sinirlama olup, hiç süphesiz bu sinirlamanin kaldirilmasi veya makul bir düzeye getirilmesi devletin Anayasasinin 5. maddesi ile getirilen görevlerindendir.

Idari yargida dava açilmasi belirli bir hazirlik sürecini gerektirmektedir. 2577 sayili Kanunda dava dilekçesinde bulunmasi gerekli hususlar belirlenmis hatta bazi zaman idarenin elinde bulunan ve vatandasça edinilmesi zaman ve emek harcanmasini gerektiren bilgi ve belgelerin dava dilekçesine eklenmesi zorunlu kilinmistir. Diger taraftan özellikle vergi davalarinin çogu zaman teknik konulari içermesi nedeniyle bir hazirlik safhasini ve konuda uzmanlarin (serbest muhasebeci, mali müsavir veya yeminli mali müsavir gibi) yardimini gerektirmektedir. Uygulamada dava açma süresini geçirmemek için acelece açilan davalarda birtakim yanlisliklar yapildigi, dilekçe eklerinin eksik konuldugu, bu eksik ve yanlisliklarin çogu zaman dilekçenin reddi kararlarina sebebiyet verdigi, bunun ise Anayasanin 141. maddesinde vücud bulan “Davalarin en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandirilmasi, yarginin görevidir.” hükmüne aykirilik teskil edecek sekilde davalarin uzamasina ve yargilama masraflarinin artmasina neden oldugu, hatta yapilan bu hata ve yanlisliklarin davanin konusunun ve dava gerekçelerinin tam olarak ortaya konulamamasi nedeniyle kararlardaki hukuki isabet derecelerini etkiledigi görülmektedir. 
Her ne kadar, Anayasada bu haklarin kullanilmasini engellemeyecek makul sürenin ne oldugu belirtilmemekteyse de, ülkenin içinde bulundugu durum, idarenin yapisi ve isleyisi ve gerek Anayasa Mahkemesine gerekse diger idari yargi mercilerine basvuruda taninan süreler dikkate alinarak makul süre ölçütünün yasalarin Anayasaya uygunlugunu denetlemekle görevli ve yetkili Anayasa Mahkemesince konulabilecegi açiktir.

III- ITIRAZA KONU DÜZENLEME ANAYASANIN 10. MADDESINE AYKIRILIK TESKIL ETMEKTEDIR:

Anayasanin 10. maddesi “Herkes, dil, irk, renk, cinsiyet, siyasi düsünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrim gözetilmeksizin kanun önünde esittir.

Kadinlar ve erkekler esit haklara sahiptir. Devlet, bu esitligin yasama geçmesini saglamakla yükümlüdür.

Hiçbir kisiye, aileye, zümreye veya sinifa imtiyaz taninamaz.

Devlet organlari ve idare makamlari bütün islemlerinde kanun önünde esitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadirlar.” hükmünü amirdir.

2577 sayili Kanunun 2. maddesinde idari dava türleri iptal ve tam yargi davalari olarak gösterilmistir. Her ne kadar doktrinde vergi davalari iptal ve tam yargi davalari arasinda kendine özgü bir tür olarak gösterilse de pozitif hukuk açisindan iptal davasi niteligine uygun olarak siniflandirilabilecek dava türüdür.

2577 sayili Kanunun 7/1. maddesinde, ayni yargi düzeninde yer alan, gördükleri davalarin nitelikleri itibariyle (iptal ve tam yargi davalari) ayni dava türlerine bakan Danistay, idare ve vergi mahkemeleri arasinda dava açma süresi açisindan vergi mahkemesinde idari dava açanlar açisindan esitlik ilkesine aykirilik olusturacak sekilde sinirlayici bir düzenleme getirilmektedir.

IV- ITIRAZA KONU DÜZENLEME ANAYASANIN 36. MADDESINE AYKIRILIK TESKIL ETMEKTEDIR:

Anayasanin 36. maddesi “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilama hakkina sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçinamaz.” hükmünü amirdir.

Anayasanin bu maddesiyle herkesin mesru vasita ve yollardan yararlanarak davaci veya davali olarak yargi mercileri önüne gelebilmesine, iddia ve savunmalarini yazili veya sözlü olarak yargi mercileri önünde dile getirebilmesine olanak saglanmis ve adil yargilanma hakki güvence altina alinmistir.

Yargilama ve bu yargilamayi yapan mahkemeler ne kadar adil ve bagimsiz olurlarsa olsunlar adil yargilama ve yargilanmadan bahsedebilmek için öncelikle kisinin mesru vasita ve yollari kullanarak yargi mercileri önüne gelebilmesi gerekmektedir. Kisinin yargi mercileri önüne gelebilmesini engelleyen unsurlardan olan dava açma süresinin makul olmayan kisitlamalara tabi tutulmasi adil yargilanma hakkinin kullanilmasini engelleyecektir. Daha önce de deginildigi gibi vergi mahkemelerinde dava açilmasinin Idari Yargilama Usulü Kanunu ile belirli usul ve kurallara baglanmasi ve kisinin iddiasina ve savunmasina iliskin hususlari yargi mercileri önüne getirebilmesi için gerekli hazirligi yapilabilmesi, gerek hukuki yardimdan gerekse teknik yardimdan yararlanabilmesi için zamana ihtiyaci oldugu ve bu zamanin makul bir süre olmasi gerektigi kuskusuzdur.

V- ITIRAZA KONU DÜZENLEME ANAYASANIN 125. MADDESINE AYKIRILIK TESKIL ETMEKTEDIR

Anayasanin 125. maddesi “idarenin her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açiktir” hükmünü amirdir.

Hak arama özgürlügünün idari yargi açisindan en önemli dayanagini hukuk devleti anlayisinin zorunlu bir unsuru olarak “idarenin her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açiktir” ilkesi olusturmaktadir. Bu ilke idarenin hukuka uygunlugunun en etkin denetim biçiminin ancak yargisal denetim ile saglanabilecegi düsüncesinden kaynaklanmaktadir.

Anayasa ile yargisal denetim unsuruna çesitli sinirlamalar getirilmekteyse de yargi denetiminin gerçekten etkili ve verimli olabilmesi için, yürütme organinin bütün islemlerini kapsamasi ve yargi yolunun açikliginin görünüste degil gerçekte açik olmasi gerekmektedir.

Yasayla vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ve bunlarin zam ve cezalarina karsi açilan davalara bakmakla özel görevli ve yetkili vergi mahkemeleri kurulmussa da, görev ayriminin çogu zaman yeterli hukuk bilgisine sahip olmayan vatandaslarca tam olarak bilinememesi hatta yargi yerlerince dahi (örnegin toplu konut fonundan dolayi ortaya çikan uyusmazligi çözümleyecek idari yargi yerinin idare mahkemesi mi? yoksa vergi mahkemesi mi? olmasi gerektigine iliskin Danistay Içtihatlari Birlestirme Kurulunun 22.05.2003 tarih ve E:2003/l, K:2003/l sayili kararinda oldugu gibi) kolayca ortaya konulmasinin zor olmasi ve vatandaslar arasinda idari yargi yerleri olarak ismi nedeniyle idare mahkemelerinin taninmasi ve bilinmesi nedeniyle vergi mahkemelerinde açilmasi gerekli olan davalar dava açma süresinin altmis gün oldugu zannedilerek idare mahkemelerinde açilmakta bu halde idare mahkemelerinden görev ret karari ile gelen davalarda vergi mahkemelerinde otuz günlük dava açma süresi geçirildiginden bahisle süre ret kararlari verilmesine (örnegin benzer bir olayda vergi mahkemesinde açilmasi gerekirken idare mahkemesinde açilan davada Ordu Idare Mahkemesinin görev ret karari ile Ordu Vergi Mahkemesine gelen davada bu Mahkemenin 12.06.2000 tarih ve E:2000/165, K:2000/133 sayili karariyla davanin süreden reddine karar verilmis ve bu karar Danistay 7. Dairesinin 14.11.2002 gün ve E:2000/3122, K:2002/3578 sayili karariyla onanarak kesinlesmistir.) sebebiyet vermekte bu ise telafi edilmesi mümkün olmayan hak kayiplarina yol açmakta, yargi yolu açikligi ilkesi önünde engel olusturmaktadir.

VI- YÜRÜRLÜGÜN DURDURULMASI TALEBI:

Anayasanin 152. maddesi “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykiri görürse veya taraflardan birinin ileri sürdügü aykirilik iddiasinin ciddi oldugu kanisina varirsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda verecegi karara kadar davayi geri birakir.

Anayasa Mahkemesi, isin kendisine gelisinden baslamak üzere bes ay içerisinde kararini verir ve açiklar. Bu süre içerisinde karar verilmezse mahkeme davayi yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandirir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin karari, esas hakkindaki karar kesinlesinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadir…” hükmünü amirdir.

Anayasanin 153. maddesi ise “Anayasa Mahkemesi kararlari kesindir. Iptal kararlari gerekçesi yazilmadan açiklanamaz.

Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi Içtüzügü ya da bunlarin hükümleri, iptal kararlarinin Resmi Gazetede yayimlandigi tarihte yürürlükten kalkar…

Iptal kararlari geriye yürümez. 
…”

hükmünü amirdir.

Anayasanin bu hükümlerine göre mahkemeler itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine basvurduklarinda davanin görüm ve çözümünü Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararinin Resmi Gazetede yayimlanmasina kadar bekletmekte, ancak bu bekleme süresi her halükârda bes ayi geçememektedir.

Ancak, Anayasa Mahkemesinin is yogunlugu nedeniyle basvurular bes ay içerisinde sonuçlandirilamamakta hatta çesitli davalarda 4 – 5 yila kadar uzayabilmektedir. Bu da (idari yargida süre ret kararlarinin ilk inceleme konulari arasinda yer almasi nedeniyle kisa süre içerisinde karar verildigi ve gerek itiraz merci bölge idare mahkemelerinde gerekse temyiz mercî Danistayda kisa süre içerisinde karar verilerek kesinlestigi dikkate alindiginda) gerek üzerinden Anayasa Mahkemesine basvurulan davanin gerekse benzer durumdaki davalarin belki de Anayasaya aykiri olan mevcut yasal düzenlemeye göre çözümlenmesine sebebiyet vermektedir ki, bu hukuk devletine yakisan bir olgu degildir.

Bu nedenlerle, itiraza konu yasal düzenlemenin Anayasaya aykiriligi ve gerek görülmekte olan davasi üzerinden Anayasa Mahkemesine basvurulan davaciyi gerekçe benzer durumda olan diger kisileri telafisi güç veya imkansiz zararlara ugratacagi yolunda ciddi kanaat olustugundan itirazda yürürlügün durdurulmasi isteminde bulunulmasi gerekmistir.

SONUÇ: Yukari da açiklanan nedenlerle, Mahkememizde görülmekte olan davada uygulanacak kural olan idari yargi yerlerinde dava açma süresini düzenleyen kurallar arasinda yer alan 2577 sayili Idari Yargilama Usulü Kanununun 7/1. maddesindeki “vergi mahkemelerinde otuz gündür” seklindeki hükmün 2709 Sayili Kanun Türkiye Cumhuriyeti Anayasasinin 2, 5, 10, 36 ve 125. maddelerine aykiriligindan bahisle Anayasanin 152. maddesi uyarinca itiraz yoluyla iptali ve yürürlügünün durdurulmasi istemiyle Anayasa Mahkemesine basvurulmasina, bu davanin görüm ve çözümünün Anayasa Mahkemesinin basvuru hakkindaki kararina kadar bekletilmesine, bekleme süresinin her halükarda basvuru kararinin Anayasa Mahkemesi kayitlarina girdigi tarihten itibaren bes ayi geçmemesine 27.12.2005 tarihinde oybirligi ile karar verildi.”

III- YASA METINLERI

A- Itiraz Konusu Yasa Kurali

6.1.1982 günlü, 2577 sayili Idari Yargilama Usulü Kanunu’nun itiraz konusu  kurali da içeren 7. maddesi söyledir:

“1. Dava açma süresi, özel kanunlarinda ayri süre gösterilmeyen hallerde Danistayda ve idare mahkemelerinde altmis ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) Idari uyusmazliklarda; yazili bildirimin yapildigi,

b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunlarin zam ve cezalarindan dogan uyusmazliklarda: Tahakkuku tahsile bagli olan vergilerde tahsilatin; teblig yapilan hallerde veya teblig yerine geçen islemlerde tebligin; tevkif yoluyla alinan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bagli vergilerde tescilin yapildigi ve idarenin dava açmasi gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararinin idareye geldigi; 
Tarihi izleyen günden baslar. 
3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarindaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapilan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadikça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbes gün sonra islemeye baslar.

4. Ilani gereken düzenleyici islemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren baslar. Ancak bu islemlerin uygulanmasi üzerine ilgililer, düzenleyici islem veya uygulanan islem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici islemin iptal edilmemis olmasi bu düzenlemeye dayali islemin iptaline engel olmaz.” 
B- Dayanilan ve Ilgili Görülen Anayasa Kurallari

Basvuru kararinda, Anayasa’nin 2., 5., 10., 36. ve 125. maddelerine dayanilmis, 142. maddesi ise ilgili görülmüstür.

IV- ILK INCELEME

Anayasa Mahkemesi Içtüzügü’nün 8. maddesi geregince, Tülay TUGCU, Hasim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOGLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Sevket APALAK, Serruh KALELI ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katilimlariyla 22.2.2006 gününde yapilan ilk inceleme toplantisinda, dosyada eksiklik bulunmadigindan isin esasinin incelenmesine OYBIRLIGIYLE karar verilmistir.

V- YÜRÜRLÜGÜN DURDURULMASI ISTEMININ INCELENMESI

06.01.1982 günlü, 2577 sayili “Idari Yargilama Usulü Kanunu”nun 7. Maddesinin (1) numarali fikrasinda yer alan  “… vergi mahkemelerinde otuz gündür.” ibaresinin, yürürlügünün durdurulmasi isteminin, kosullari olusmadigindan REDDINE 22.2.2006 gününde oybirligiyle karar verilmistir. 
VI- ESASIN INCELENMESI

Basvuru karari ve ekleri, isin esasina iliskin rapor, itiraz konusu yasa kurali, dayanilan ve ilgili görülen Anayasa kurallari ve bunlarin gerekçeleri ile diger yasama belgeleri okunup incelendikten sonra geregi görüsülüp düsünüldü:

Basvuru kararinda, her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açik olan idarenin etkin bir sekilde denetlenebilmesi ve  hak arama özgürlügünün kullanilamayacak hale getirilmemesi bakimindan, kisilerin haklarinda tesis edilen idari islemlere karsi açacaklari davalara iliskin sürelerin ölçüsüz bir biçimde sinirlanmamasi gerektigi,  esasen dava açma süresinin makul bir sekilde sinirlanmasini saglamanin Devletin görevlerinden oldugu, ayrica vergi davalarinin nitelik itibariyla çogu zaman teknik konulara iliskin olmasi nedeniyle, bu tür davalarin açilmasinin uzman kisilerin görüsünün alinmasini, idareden birtakim bilgi ve belge temin edilmesini gerektirebilecegi, bunun da vergi davalari için öngörülen sürenin çok kisa olmamasi sonucunu doguracagi, ayrica pozitif hukuk açisindan iptal davasi niteligindeki vergi davalari ile Danistay ve idare mahkemelerinde açilacak iptal davalari arasinda ve ayni yargi düzeni içinde yer alan vergi mahkemeleri ile Danistay ve idare mahkemeleri arasinda dava açabilmek bakimindan farkli sürelerin öngörülmesinin esitlik ilkesine de uygun düsmeyecegi, bu nedenle de Danistay ve idare mahkemeleri için 60 gün olarak öngörülen dava açma süresinin, vergi mahkemelerinde açilacak davalar için 30 gün olarak öngörülmesinin Anayasa’nin 2., 5., 10., 36. ve 125. maddelerine aykiri oldugu ileri sürülmüstür.

2949 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun’un 29. maddesine göre Anayasa Mahkemesi, kanunlarin, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Içtüzügü’nün Anayasa’ya aykiriligi hususunda ilgililer tarafindan ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur degildir. Anayasa Mahkemesi taleple bagli kalmak kaydiyla baska gerekçe ile de Anayasa’ya aykirilik karari verebilir. Bu nedenle, itiraz konusu kural ilgisi nedeniyle Anayasa’nin 142. maddesi yönünden de incelenmistir.

Basvuran Mahkeme, 2577 sayili Idari Yargilama Usulü Kanunu’nun “Dava Açma Süresi” baslikli 7. maddesinin “Dava açma süresi, özel kanunlarinda ayri süre gösterilmeyen hallerde Danistayda ve idare mahkemelerinde altmis ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.” hükmünü içeren (1) numarali fikrasinda yer alan “vergi mahkemelerinde otuz gündür.” ibaresinin iptalini istemektedir.

Anayasa’nin 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti oldugu belirtilmistir. Hukuk devleti; temel hak ve özgürlüklere dayanan, bu haklarin korunup güçlenmelerine olanak saglayan, adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu gelistirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarina egemen kilan, Anayasa ve hukukun üstün kurallariyla kendini bagli sayan, eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açik olan devlettir. Böyle bir düzenin kurulmasi, yasama, yürütme ve yargi alanina giren tüm islem ve eylemlerin hukuk kurallari içinde kalmasi, temel hak ve özgürlüklerin Anayasal güvenceye baglanmasiyla olanaklidir. Ayrica, yasalarin kamu yararinin saglanmasi amacina yönelik olmasi, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi de hukuk devleti olmanin geregidir. Bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine taninan takdir yetkisini anayasal sinirlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yarari ölçütlerini göz önünde tutarak kullanmasi gerekir. 
Devletin temel amaç ve görevlerini belirleyen, Anayasa’nin 5. maddesinde, devlete, kisilerin ve toplumun refah, huzur ve mutlulugunu saglamak, kisinin temel hak ve özgürlüklerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayacak biçimde sinirlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldirmak, insanin maddî ve manevi varliginin gelismesi için gerekli kosullari hazirlamak görevi verilmistir. 
Anayasa’nin 10. maddesinde öngörülen esitlik ilkesi, hukuksal durumlari ayni olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli degil hukuksal esitlik öngörülmektedir. Esitlik ilkesinin amaci, ayni durumda bulunan kisilerin yasalarca ayni isleme bagli tutulmalarini saglamak ve kisilere yasa karsisinda ayrim yapilmasini ve ayricalik taninmasini önlemektir. Bu ilkeyle, ayni durumda bulunan kimi kisi ve topluluklara ayri kurallar uygulanarak yasa karsisinda esitligin ihlâli yasaklanmistir. Yasa önünde esitlik herkesin her yönden ayni kurallara bagli tutulacagi anlamina gelmez. Durum ve konumlardaki özellikler, kimi kisiler ya da topluluklar için degisik kurallari gerekli kilabilir. Ayni hukuksal durumlar ayni, ayri hukuksal durumlar farkli kurallara bagli tutulursa Anayasa’nin öngördügü esitlik ilkesi ihlâl edilmis olmaz.

Anayasa’nin “Hak arama hürriyeti” baslikli 36. maddesinde, herkesin gerekli araç ve yollardan yararlanarak yargi organlari önünde davaci ya da davali olarak sav ve savunma hakki bulundugu belirtilmektedir. Maddeyle güvence altina alinan dava yoluyla hak arama özgürlügü, kendisi bir temel hak niteligi tasimasinin ötesinde, diger temel hak ve özgürlüklerden gereken sekilde yararlanilmasini ve bunlarin korunmasini saglayan en etkili güvencelerden birisini olusturmaktadir. Gerçekten, karsilastigi bir suçlamaya karsi kisinin kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldigi haksiz bir uygulama veya isleme karsi hakliligini ileri sürüp kanitlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargi mercileri önünde dava hakkini kullanabilmesidir. Kisilere yargi mercileri önünde dava hakki taninmasi adil bir yargilamanin ön kosulunu olusturur.

Anayasa’nin 125. maddesinde ise, idarenin her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolunun açik oldugu belirtilip, idari islemlere karsi açilacak davalarda sürenin, yazili bildirim tarihinden baslayacagi öngörülmüstür. 
Anayasa’da, idari islemlere karsi (vergi mahkemelerinde) açilacak davalarin hangi sürede açilacagina iliskin olarak herhangi bir düzenleme yer almamis, 142. maddede “mahkemelerin kurulusunun, görev ve yetkilerinin, isleyislerinin ve yargilama usullerinin” yasa ile düzenlenecegi belirtilerek konu yasa koyucunun takdirine birakilmistir.  Bu nedenle, diger davalarda oldugu gibi, vergi mahkemelerinde açilacak davalarda da dava açma süresini belirleme yetkisi, Anayasa’da belirlenen kurallara bagli kalmak ve adalet, hakkaniyet ve kamu yarari ölçütlerini gözetmek kosuluyla yasa koyucunun takdirindedir.

2577 sayili Idari Yargilama Usulü Kanunu’nda, idari yarginin temel özellikleri dogrultusunda, dava dilekçelerde yer alacak konular belirlenmis, dava açma süresi kamu düzeninden görülerek kesin kurallara baglanmis, tebligat ve cevap verme evresini olusturan dilekçe ile savunmalarin sayisi ve süresi sinirlandirilmis, bu sürelerin geçmesinden sonra verilecek savunma veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edilemeyecegi açiklanmistir. Idari yargilamanin, davanin açilisi ve istemlerin sergilenisi konusundaki özelliklerini yansitan bu kurallarin, idarenin sürekli dava tehdidi altinda kalmamasi, uyusmazliklarin mümkün olan süratle sonuçlandirilmasi, idarenin faaliyetlerindeki etkililigin ve istikrarin sürmesi, davalar nedeniyle yönetimlerce savunmalar hazirlanmasi ve gerekli idari önlemlerin alinmasi gibi neden ve olgulara dayandigi anlasilmaktadir.

Doktrinde ve yargi kararlarinda, idari islemlerin belirli bir süre sinirlamasi olmaksizin, süreklilik arz edecek sekilde veya makul olmayacak ölçüde uzun bir süre dava konusu edilebilme olasiliginin bulunmasinin, kamu hizmetlerinin isleyisini aksatacagi ve idarede bulunmasi gereken istikrari bozacagi ifade edilerek, idari dava açma sürelerinin, kamu hizmetlerinin özellikleri ile ülkelerin sahip olduklari teknolojik yapilari gibi özel kosullara bagli olarak belirlenebilecegi kabul edilmektedir. 
2575 sayili Danistay Kanunu’nun 24. maddesinde, ilk derece mahkemesi olarak Danistay’in karara baglayacagi idari davalar sayilmis, 2576 sayili Bölge Idare Mahkemeleri, Idare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kurulusu ve Görevleri Hakkinda Kanun’un 5. maddesinde de idare mahkemelerinin genel görevli idari yargi yeri olduklarina isaret edilmistir. Ayni Kanun’un 6. maddesinde ise, vergi mahkemelerinin, genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunlarin zam ve cezalari ile tarifelere iliskin davalari ve burada belirtilen konularda 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun’un uygulanmasina iliskin davalari ve diger kanunlarla verilen isleri çözümleyecegi belirtilmistir.

Yasakoyucu tarafindan, Danistay ve idare mahkemelerinin görevine giren konularin özellik ve nitelikleri ile vergi mahkemelerinin görevine giren konularin özellik ve niteliklerindeki farkliliklar ve kamu hizmetlerinin aksatilmadan yürütülebilmesi için vergilendirme islemlerindeki kamu yarari gözetilerek, özel kanunlarinda öngörülen süreler sakli olmak üzere, dava açma süresinin vergi mahkemelerinde 30 gün olarak öngörülmesi, Anayasa’nin 2., 5., 10., 36., 125. ve 142. maddelerine aykiri görülmemistir. Itirazin reddi gerekir.

Sevket APALAK ile Serruh KALELI bu görüse katilmamislardir.

VII- SONUÇ

6.1.1982 günlü, 2577 sayili Idari Yargilama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin (1) numarali fikrasinda yer alan “ … vergi mahkemelerinde otuz gündür.” ibaresinin Anayasa’ya aykiri olmadigina ve itirazin REDDINE, Sevket APALAK ile Serruh KALELI’nin karsioylari ve OYÇOKLUGUYLA,  4.2.2010 gününde karar verildi.